Sosyo-Ekonomik Statü ve Sağlık: Çevresel Risk Faktörlerinin Potansiyel Rolü

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ‘nün sağlığı, sadece hastalık ve sakatlıkların olmaması değil aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak tanımlayan çağdaş sağlık anlayışı, sağlığın çok boyutlu özelliğini ortaya koyan temel kavramlardan biridir. Bu anlayış, insanı çevresi ile birlikte bir bütün olarak değerlendirilmesi gereğinin ve buna bağlı olarak sağlığı etkileyen ekonomik, sosyal ve çevresel faktörlerin bütününe yönelik herkese sağlık hedefi doğrultusunda politikalar oluşturulması ve uygulanmasının ipuçlarını vermektedir. Biz bu politikalara SOSYAL HEKİMLİK POLİTKALARI adını veriyoruz. Sağlığı sosyal boyutları ile değerlendiren çalışmaların sayısının özellikle son yıllarda artmaya başladığı gözlenmektedir. Bunda küreselleşme ile birlikte artan ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin insan ve çevre sağlığı üzerindeki yıkıcı etkilerinin her geçen gün çok daha görünür hale gelmesinin temel etken olduğunu düşünüyoruz.

Bu anlayışı taşıyan çalışmalardan bir tanesi de Evans ve Kantrowitz’in sosyo-ekonomik statünün önemli bir göstergesi olan gelir düzeyinin, yaşanılan çevre ve sağlık üzerindeki etkisini konu alan çalışmasıdır. Çalışmada, çevresel faktörlerin özellikleri ve gelir düzeyi arasındaki negatif yönlü ilişki çeşitli veriler ışığında gösterilirken, aynı zamanda bu olumsuz çevresel koşullar altında yaşayan gelir düzeyi düşük insanların karşı karşıya olduğun risk faktörleri de ortaya konulmaktadır. Çevresel faktörler olarak tanımlanan faktörler ise, kirlilik, toksin, gürültü, kalabalık, konut, okul ve çalışma ortamı ile komşuluk ilişkilerinin niteliği şeklinde belirlenmektedir. Bu noktada, sosyo-ekonomik statünün, yaşanılan çevresel ortamı belirlediği bunların da doğrudan sağlığı etkilediği belirtilmektedir.

Sosyo-Ekonomik Statü ve Çevrenin Niteliği: Çevre hareketi özellikle düşük gelirli vatandaşların bunlar içinde etnik azınlıkların, zararlı çevresel atıklara daha fazla maruz kaldıklarına dikkat çekmektedir. Bu konuda, ABD yapılan çeşitli araştırmalarda benzer bulgulara işaret etmektedirler. Federal yoksulluk sınırının altında yaşayanların, zararlı atıklara çok daha yakın yerlerde oturdukları, bunlar içinde de azınlıkların öncelikli risk grubu oldukları gözlenmektedir. Hava kirliği açısından yapılan analizlerde de aynı sonuç ortaya çıkmaktadır. Bu noktada özellikle çocukların sağlığı açısından ev dışındaki hava kadar evin içindeki havanın da kirlilik düzeyi, sunuk kalma süresi uzun olduğundan önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelir düzeyi ile ters orantılı bir ilişkisi olduğu belirtilen sigara içimi ise, çocukların ev içinde toksine daha fazla sunuk kalmasına yol açan bir diğer olumsuz etken olmaktadır. ABD’de okul öncesi yaştaki gelir düzeyi düşük ailelerin çocuklarının %65’i sigara dumanından etkilenirken, varsıl ailelerin çocuklarının %47’sinin sigara dumanından etkilendiği belirtilmektedir. Sigara kullanımı, gelir düzeyi ile yakından ilişkili olan eğitim düzeyi ile de ters yönde bir ilişkiye sahiptir. Isınmak için kullanılan maddelerin, hava sağlığı açısından daha tehlikeli maddeler olması ise, çevresel sağlığı olumsuz etkileyen bir diğer faktördür. Nemlilik ve tozlar ise havanın kalitesinde etkili olan diğer faktörlerdir. Hava kirliliğin yanı sıra su kirliliği de gelir düzeyi düşük ailelerin yaşadığı bir diğer olumsuz çevresel faktördür. İçme ve kullanma anlamında temiz sudan yoksunluk, kirli plajlarda yüzme, kirli sularda avlanan balıkları yeme ve suya olan mekansal uzaklık su kirliliğinin temel görüntüleri olmaktadır. ABD’de düşük gelirlilerin gürültüye sunuk kalma oranı ise varsıllara göre iki kat daha fazla olmaktadır. Konutlarda oda başına düşen insan sayısı açısından ise, düşük gelirli aileler ciddi bir biçimde dezavantajlı görünüm sergilemektedirler. Örneğin, Meksika’da varoşlarda yaşayanların %48’i evlerinde 1 yatak odasına sahipken, varsıl mahallelerde, 1 yatak odalı ev oranı %16’dır. Benzer verilere ABD ve İngiltere’de de rastlanmaktadır. Gelir düzeyi ile önemli bir ilişkiye sahip bir başka çevresel faktör ise, oturulan konutun kalitesi olmaktadır. Oturulan konutun olumluk durumu ise, kendi içinde kiracı ve ev sahibi olma şeklinde de farklılaşmakta, bu anlamda kiracılar çok daha dezavantajlı bir görünüm sergilemektedirler. 18 yaşın altında çocuğu olan, Amerikan hane halklarının %38’i evleri ile ilgili en az bir şikayete dikkat çekmektedir. Düşük gelirli Amerikan aileleri, ev içindeki temel ev gereçlerine sahip olma açısından da dezavantajlı konumdadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu yoksunluklar çok daha çarpıcı boyutlara ulaşmaktadır. Gelir düzeyi ile ilişkili bir diğer önemli faktör çocukların eğitim ve kendini yetiştirme olanakları olmaktadır. Düşük gelirli ailelerin çocuklarının kitap okuma alışkanlıkları, bilgisayar kullanma oranları düşüktür. Yine gidilen okullar hem çevresel anlamda hem de eğitimin niteliği bağlamında olumsuz özellikler sergilemektedir. Sosyal ilişkiler anlamında da bu okullar niteliği düşük yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelir düzeyi düşük bireylerin yaptıkları işlerin işgücü piyasasındaki dezavantajlı işler (uzun süreli, düşük ücretli işler, mevsimlik işlerde çalışma gibi) olması sağlığı olumsuz etkileyen bir başka çevresel faktör olmaktadır. Bu ortamlarda çalışan çocuk sayısının fazla olması ise, bu alanda öncelikli risk grubu olarak çocukları ele almamızı gerektirmektedir. Yerleşim yeri ve komşuluk ilişkilerinin niteliği ise bir diğer çevresel faktördür. Düşük gelirlilerin, kentin belediye hizmetlerinden yeterince ya da hiç yararlanmayan bölgelerinde oturması, bunun yanı sıra bu alanlarda bir başka risk olan şiddet, sağlığı etkileyen önemli faktörler olmaktadır.

Çevresel Nitelik ve Sağlık Riskleri: Yukarıda sıralan gelir düzeyi ile bağlantılı tüm çevresel faktörler sağlık üzerinde çeşitli riskler ortaya çıkarmaktadır. Bunlar,

Havanın Niteliğine Bağlı Riskler: Kirli havanın yol açtığı, bronşit, astım, kanser, kalp rahatsızlıkları, sanayi atıklarının yol açtığı çeşitli riskler. Bu fiziksel risklerin yanı sıra depresif ruh hali gibi psikolojik bir takım rahatsızlık riskleri

Zararlı Atıklara Bağlı Riskler: Çeşitli ağır metal ve solventlere sunuk kalma sonucu, kanser, solunum yolları rahatsızlıkları, sinir sistemine ilişkin rahatsızlıklar, dikkat ve hafıza zayıflığı, düşük IQ, bir takım davranışsal sorunlar, kontrol kaybı gibi. Fetal gelişme döneminde ise çevrenin bu olumsuz koşulları ilerisi için çok daha tehlikeli sonuçlar doğmasına neden olmaktadır.

Gürültüye Bağlı Riskler: Gürültüye sunuk kalınan süre ve yoğunluğa bağlı olarak, işitme kayıpları, kroner kalp rahatsızlıkları, yüksek tansiyon, motivasyon bozuklukları, öğrenme güçlükleri, depresif davranışlar ve ruh saplığına ilişkin rahatsızlıklar.

Konutların Kalabalık Olmasına Bağlı Riskler: Bulaşıcı hastalıklar, istenmeyen sosyal ilişkiler sonucu psikolojik rahatsızlıklar, kalabalık ailelerde çocuklara yeterli ilginin gösterilememesi sonucu ortaya çıkan çeşitli olumsuzluklar, cezalandırıcı, şiddet dolu ilişkilerin varlığı.

Konutun Niteliğine Bağlı Riskler: Özellikle çocukların ve yaşlıların maruz kaldığı kazalar, yetersiz ısı ve ışığa, neme bağlı çeşitli rahatsızlıklar, çeşitli ruhsal rahatsızlıklar.

Eğitim Olanaklarının Niteliğine Bağlı Riskler: Okulların hem fiziksel hem de sosyal ilişkiler açısından sergilediği ortamın çocuğun ruhsal, sosyal gelişimi üzerinde yol açtığı olumsuzluklar ve buna bağlı olarak gelecekte iyi bir eğitim ve yaşam olanaklarından yoksunluk.

Yaşanılan Çevrenin Niteliğine Bağlı Riskler: Şiddet, kazalara daha fazla açık olma, çocuk ve gençlerde sosyal ve ruhsal açıdan bozukluklar, adölesan çağda cinsellik açsından yaşanılan olumsuz deneyimler, çok küçük yaşta çocuk sahibi olma ve buna bağlı riskler.

Sonuç olarak, insan ve içinde yaşadığı çevrenin sağlık düzeyinin belirlemesinde, gelir düzeyi doğrudan etkili olan bir etmen konumundadır. Gelir düzeyinin önemli bir belirleyici olduğu çevresel faktörler ise, gerek fiziksel gerekse ruhsal ve sosyal sağlık düzeyi ile yakından ilişkilidir. Sağlık üzerindeki etmenlerin bu denli çeşitliliği ise, bu etmenleri olumlaştırma çabalarının da çeşitliliğini ve bütünlüğünü beraberinde getirmektedir.

Kaynak:

Evans G .W ve Kantrowitz E., “Socioeconomic Status and Health: The Potential Role Of Environmental Risk Exposure”, Annual Review Of Public Health, Volume:23, 2002, p:303-331.