Bir ücret karşılığı emeğini ortaya koyanlara “çalışan” diyoruz. Ama yasalar bunlar arasında ayırım gözetiyor. Kimine işçi diyor, kimine memur, kimine esnaf ya da çiftçi. Ama bu çalışırken sağlıklarının bozulmasını ya da kazaya uğrayıp yaralanmalarını değiştirmiyor.
İster işçi olsun, ister çiftçi olsun, uygun önlemler alındığında, meslek hastalıklarına yakalanmaları ya da iş kazalarına uğramalarının önüne geçilebilmekte. O zaman ölümler niye ?
Çalışma Ortamı dergisi yirmi yılı aşkın bir süredir, her sayısında basit basit önlemlerle, meslek hastalıkları ve iş kazalarıyla nasıl baş edilebileceğini öğretiyor. Ama hala SGK istatistiklerine göre, ölümlü iş kazalarının sayısı artıyor. Bunlar yalnızca iş yasasına göre (5510 s.Kanun 4-1/a kapsamındaki aktif sigortalıları)işçi sayılanları kapsıyor; ya diğerleri.
Çalışanlardan, işçi sayılmayanlar, “iş sağlığı güvenliği”nin “i”si ile tanışmamışlar. Ne işçi sayılmadan çalışanlarda ne de onları çalıştıranlarda iş güvenliği kültürü oluşmamıştır. Bu yokluk şu anlama gelir : İşin yapılması sırasında, bir kazanın ortaya çıkabileceği; eğer önlem alınabilirse bunu önlenebileceği; bu önleme görevinin ve sorumluluğunun da çalıştıranlara ait olacağı, bilinmemektedir. O kadar ki, böylesi kazaları, “doğal afet” sananlar ya da “kaçınılmaz” sananlar bulunabilmektedir.
Zorunlu hizmet dışında, ücret karşılığı, askerliği bir “iş” olarak yapanlar için de durum farklı değildir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde profesyonel olarak istihdam edilenlerin sayısı gitgide artmaktadır. Yine TSK’da, yurt-içi terör olayları dolayısıyla ölümler ve sürekli işgöremezlikler çok artmıştır.
21 Ağustos 2012 tarihinde, Şırnak’ın Uludere ilçesinde askerleri taşıyan (sivil) minibüsün devrilmesi sonucu 9 asker ve 1 korucunun şehit olduğu; 9 asker ile 10 yaşında bir çocuğun yaralandığı kaza (ilk belirlemelere göre, sürücünün aşırı hız yapması dolayısıyla virajı alamama) ve 17 askerimizin Siirt-Pervari’de içinde bulundukları helikopterin dağa çarpması (ilk belirlemelere göre pilotaj hatası) önlem alınmamasının bir sonucudur.
Özellikle, Afyon’da mühimmat deposunda, “el bombası sayımı ” sırasında meydana gelen ve 27 askerin ölümü ile sonuçlanan iş kazası, yürütülen çalışmalara “iş” gözüyle yaklaşılmamasından ve alınması gereken önlemlerin bir “iş güvenliği uzmanı” gözüyle tasarlanmamasından kaynaklanmaktadır.
Polisler içindeki bomba imha ekiplerinin koruyucu donanımlarla(*) işe gitmelerine karşın, TSK’da mayın arama taraması yapan askerlerin “koruyucu donanımlı” olmamaları da, “iş”e yaklaşımda, “iş güvenliği bakış açısı”nın olmadığını ortaya koymaktadır.
İnternet üzerinden yaptığımız bir ankette, konuyla ilgilenenlere şu soruyu sorduk : “Sizce terör saldırıları sırasında şehit düşen uzman çavuşlarımız bir iş kazası kurbanı olarak kabul edilebilir mi?”. Bu soruya yanıt veren 209 kişiden %61’i “Evet” demektedir (www.isguvenligi.net). Demek ki,iş sağlığı güvenliği ile ilgilenenler, yıllarca bir çok iş kazası ve meslek hastalığı olgusuna tanık olmuş olanlar, askerliği bir “iş” olarak yapanların uğradıkları saldırıları bir “iş kazası” olarak görmektedirler.
Askerlik hizmeti olarak yürütülen çalışmalarda, iş sağlığı güvenliğinin sağlanmasının ilk adımı olan “Risk Değerlendirmesi” hiç bir zaman yapılmamıştır. Karakol, kışla, lojman vb yapımında “acil çıkış planları” yapılmamış; “yangın ve kurtarma ekipleri” örgütlenmemiştir. Her nedense, “askerlerin, polislerin ve diğer kamu güvenlik güçlerinin giydiği ve kullandığı kişisel koruyucular”, Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkında Yönetmelik’in 4.maddesine göre, kişisel koruyucu donanım sayılmaz.
TSK, profesyonel asker istihdamının yanında, bunların sağlık güvenlik kurallarına uygun eğitilmeleri, çalıştırılmalarını öngören çağdaş işletmecilik kurallarını da kullanmalıdır. Çatışmanın en yoğun olduğu bölgelerden merkeze doğru iş güvenliği uzmanı istihdamı arttırılmalıdır. Profesyonel olarak görev yapan asker ve güvenlik güçlerinin yaşadıkları meslek bağlantılı yaralanmalar iş kazası sayılmalıdır. Bu personelin yetiştirilmesinde, iş sağlığı ve güvenliği ağırlıklı olarak ele alınmalıdır.
Ülkesi için canını vermeyi göze alan insanlarımızın, canını korumak bizim görevimiz.