I-GENEL PROFİL
Genellikle kil minerallerinden yapılan, plastik hamurun şekil verilip, pişirilmesiyle elde edilen çanak çömlek gibi kaplar, testiler, tuğla ve kiremit gibi düşük sıcaklıkta yumuşak pişirilmiş toprak eşya ve yüksek sıcaklıkta sert pişirilmiş olan porselen eşyanın tamamına seramik denir.
Genellikle evlerde kullanılan seramiklerin %55’i kil, %35’i silika kumu ve %10’u kalsiyum karbonattan oluşmaktadır. Bu bileşimler, hamur haline getirlip şekil verildikten sonra, 1000 ve 1500 derece gibi çok yüksek sıcaklıklarda pişirilirler.
Pişirilmiş toprak kapların daha dayanıklı olduğu, çok eskiden de bilindiği için seramik kültürünün tarihi çok eskilere dayanır. Seramikler, metal olan ve olmayan elementlerden meydana gelen bileşikler olarak da tanımlanabilir. Sert, kırılgan ancak yüksek sıcaklığa son derece dayanıklıdır. Seramikler, sıcaklığa dayanıklı ve iyi birer yalıtkan olduklarından endüstrinin de birçok alanında kullanılırlar.
Seramik bir ürün olan porselen kelimesi, sadece hediyelik eşyaları veya lüks yeme-içme takımlarını içermez. Porselen; ısıya dayanıklılığı, elektriği izole edebilmesi gibi özellikleri keşfedildikten sonra kimya, elektrik ve mutfak eşyaları sektörlerinde yoğun olarak kullanılmaya başlanmıştır.
İnşaat malzemeleri olan tuğla ve kiremit de, birer seramik ürünüdür. Aynı zaman da banyolar, tuvaletler ve mutfaklarda zemin malzemeleri olarak kullanılan seramikler de, yine inşaat sektörünün olmazsa olmaz malzemeleridir.
Son derece önemli ve ayırtedici fiziksel, mekanik ve elektronik özellikleri olan ve ikame edilmesi mümkün olmayan, -ileri teknoloji seramikleri, mühendislik seramikleri, ince seramikler ve yapısal seramikler-, bugün kimya, petro-kimya, uzay-havacılık, makina, metal kesme ve işleme, otomotiv, silah, tekstil, elektrik-elektronik, optik, elektro-optik, tıp ve bilgisayar endüstrilerinde yoğun olarak kullanılmaktadır.
II- HASTALIKLAR VE KAZALAR
Kristal kuvars (silis tanecikleri), seramik üretiminde çalışanların en çok karşı karşıya kaldıkları tozdur. İçinde silis bulunan taşlar kırıldığında, parçalandığında ve ufalandığında solunabilir silis tozları ortaya çıkar. Seramik imalatında hamur oluşturulmadan önce hammadeler kırılır ve karıştırılır. Taşların kırılması sırasında ortaya bol miktarda silis tozu çıkar. Bunun solunması gerçekten çok tehlikelidir.
Belirli bir süre(miktarına bağlı olarak aylar yada yıllar) boyunca bu toza sunuk kalınırsa, silikoz* adı verilen bir tip pnömokonyoz* gelişir. Tüberküloz*, akciğer kanseri* ile artrit* gibi otoimmün* hastalıklara da neden olmaktadır. Silis tozu, toprak yeni kazıldığında çok daha tehlikelidir. Daha önce ortaya çıkmış ve bir yerde kalmış silis tozunun yeniden solunması yeni kazılarak taşlardan ortaya çıkan taze tozun solunması kadar tehlikeli değildir.
Silis tanecikleri, solunulması durumunda yukarıda anlatıldığı gibi ölümcül hastalıklara neden olmaktadır. Toprak ve taşlar kırılırken ortaya çıkan tozlardan kurtulmak veya azaltmak için karıştırma sırasında bir parça deterjan bulunan su püskürtebilirler ki bu tozların toplanarak dinmesine yardım eder. Ayrıca yerel cebri çekişli havalandırma aygıtları ve vantilatörler kullanılabilir. Ancak son derece tehlikeli olan ve ciğerlerin içine son derece küçük olduğu için işleyen bu toz taneciklerinden tam bir korunma sağlayabilmek için gerektiğinde solunum koruyucular kullanılmalıdır.
Kazalar ise;
-ergonomik koşullar,
-hijyenik olmayan ortam
-ağır yükleri uygunsuz kaldırma
-pres makinaları
-yüksek ısıya sahip fırınlar
-kişisel hatalar
nedeniyle meydana gelmektedir.
*
Akciğer kanseri, yapısal olarak normal akciğer dokusundan olan hücrelerin gereksinim ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıdır. Burada oluşan kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür; daha ileriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak organlara yayılarak (karaciğer, kemik,beyin vb. gibi) hasara yol açarlar. Bu yayılmaya metastaz adı verilir.
Artrit, eklemlerin iç yüzlerini etkileyen iltihabi bir hastalıktır. Uzun süreli ve tekrarlayıcı bir hastalık olan romatoid artrit zamanla ilerleyerek kötüleşme gösterebilir. Artrit yalnız eklemleri değil bütün vücudu da etkileyebilir. Şekil bozukluğuna neden olabildiği için çeşitli sakatlıklara yol açabilir. Hastalık bütün eklemleri etkileyebilir, ancak en çok el ve ayak bileklerinin küçük eklemlerinde gözlenmektedir. Artrit tek bir hastalık değildir, 100’den fazla farklı hastalık artrit ile ilişkilidir. Dirsek ekleminde zorlanmaya bağlı kas liflerinde yırtık (tenisçi dirseği= lateral epikondilit) gibi basit romatizmal hastalıklardan, romatoid artrit (RA) gibi tüm vucudu etkileyen ağır hastalıklara kadar farklı hastalık formları bu grupta yer almaktadır. Sistemik lupus eritematozus gibi artritle ilişkili ancak vücudun akciğer, kalp ve böbrekler gibi hayati organlarını etkileyebilen romatizmal hastalıklar da artritle olan ilişkileri nedeniyle bu grupta yer almaktadır. Hastalar arasında bilinen adıyla kireçlenme(artroz) bu grubun en bilinen hastalığıdır ve pek çok hasta tarafından romatizma denince akla yanlızca bu hastalık gelmektedir. Bu hastalıkların temel ve ortak belirtisi kas eklem ağrıları olduğundan artrit ya da romatizmal hastalıklar olarak adlandırılmaktadırlar. Genellikle eklem ağrısının nedeni eklem yüzlerini kaplayan zarların (sinovya) mikrobik olmayan iltihabıdır(inflamasyon).
Bronşit, akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olarak iki gruba ayrılır.
1- Akut Bronşit: Genellikle grip, kızamık, boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında görülür.
2- Kronik Bronşit: Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur.
Otoimmün hastalıklarda, bağışıklık sistemi vücudun kendine ait olan bazı dokuları yabancı gibi algılayarak bunlara karşı antikor üretir ve bu, dokulara zarar verir.
Pnömokonyoz, genellikle bazı özel iş koşullarında çalışan kişilerde inorganik toz yada zerrecikli maddenin akciğerlerde depolanması ve buna bağlı olarak gelişen doku reaksiyonu ile ilgili durumdur. Asbestos ve silikoz bu gruba giren hastalıklardandır.
Silikoz, serbest silis taneciklerinin (Kristal kuvars) solunum yoluyla alınması sonucu meydana çıkan, sanayi parçacıklarının yol açtığı ağır bir hastalıktır. Madencilik, taş kesme, taşocağı çalışmaları (özellikle granit), yol ve bina inşaatı, dinamitle kayaları patlatma ve çiftçilik, serbest silise sunuk bırakan mesleklerdir. Belirtilerin meydana gelmesi için genellikle 15-20 yıl bu parçacıklara sunuk kalmak gerekir. Fakat silise yoğun şekilde sunuk kalınan kapalı alanlarda patlatma, yüksek kuvars içeren kayaları delerek tünel açmak ve temizleme tozu imalatı gibi işlerde çalışan korumasız işçiler bir yıldan kısa bir sürede silikoza tutulabilirler.
Verem, (Tüberküloz) olarak da adlandırılan verem hastalığı insanlık tarihinin ilk çağlarından itibaren görülen en eski hastalıklardan birisidir. Verem esas olarak akciğerleri tutan ve bunun yanı sıra diğer birçok organda da yerleşebilen Mycobacterium Tuberculosis (Koch basili) mikrobunun oluşturduğu bir hastalıktır. Bağışıklık sistemi hücreleri savaşmalarına karşın mikropların tamamını genellikle öldüremez. Basiller akciğerlerde yuvalar oluşturmasına neden olur. Verem en çok omurga, kalça kemikleri, lenf bezleri, böbrekleri etkiler. Hastalığı, yalnızca akciğer veremi olan kişiler yayabilir. Bu kişilerin öksürmesi, konuşması ve hapşırması sonucu mikroplar damlacık şeklinde havaya atılırlar. Ortamda bulunan diğer sağlıklı kişiler havada asılı kalan bu mikropları soluk alırken akciğerlerine alırlar. Kaşık, çatal, bardak gibi eşyalardan hastalık bulaşmaz. Verem mikrobu vücuda girdikten sonra uzun süre hastalık yapmadan kalabilirler. Bu dönemde vücut tarafından oluşturulan verem mikrobu bulaştığını genellikle bilmez.