I-GENEL PROFİL
İnşaat sektörü son yüzyılda gelişen teknoloji ile birlikte önemli değişiklikler geçirmiştir. Eskiden çok daha uzun zaman alan işler, makinaların ve özel inşaat malzemelerinin kullanılmaya başlaması ile birlikte çok daha kısa sürer olmuş ve insanoğlunun belki de bundan 150 yıl önce hayal bile edemeyeceği büyüklükte binalar, barajlar, havaalanları, gökdelenler ve sanayii tesisleri, kısa zaman dilimlerinde, yapılmaya başlanmıştır. Teknoloji de yaşanan gelişmeler elbette inşaat sektöründe kullanılan malzemelerin de çeşitlenmesine yol açmıştır. Isı izolasyonunun yapıldığı, depreme, rüzgara, fırtınalara karşı çok daha dayanıklı yapılar inşa edilmeye başlanmıştır.
İnşaat sektöründe ve inşaat sektörünün beslediği diğer yan sektörlerde pekçok insan çalışmaktadır. Bunların çok büyük bir kısmı vasıfsız sıradan işçilerdir; ancak vasıflı işçilerin sayısı da azımsanamayacak kadar çoktur.
İnşaat işkolunun faaliyet alanları maden ocakları hariç olmak üzere, yerüstü veya yeraltında, su üstü veya su altında yapılan bina, set, baraj, yol, demiryolu, havai hat, tünel, metro, köprü, çelik yapı ve montajı, iskele, liman, gemi inşaatı, dalgakıran, kanalizasyon, lağım, kuyu, kanal, duvar ve benzeri inşaat, tamirat tadilat ve yıkım işlerini; toprak kazı, yarma ve doldurma işlerini; elektrik, sıhhi tesisat ve kalorifer tesisatı işlerini; dülgerlik, marangozluk, sıva, badana ve boya işlerini; bu işlerde kullanılan sabit ve hareketli makina ve tesislerin kullanılmasını kapsamaktadır.
II- İNŞAAT SEKTÖRÜNDE KAZALAR, HASTALIKLAR VE TEHLİKELER
II.1.Kazalar
II.1.1.Ölümcül Kazalar
İnşaat sektörü, dünyanın hemen her yerinde en çok ölümlü iş kazasının görüldüğü sektörlerden biridir. ABD’de işgücünün %5’i inşaat sektöründe çalışırken, görülen iş kazası sonucu ölümlerin %15’i inşaat sektörüne aittir. Japonya’da ise işgücünün %10’u inşaat sektöründe çalışmakta, oysa görülen ölümlerin %42’si inşaat sektöründe görülmektedir. İstatistiklerin de gösterdiği gibi, en yüksek ölüm oranları, inşaat sektörüne aittir.
İnşaat sektöründe görülen iş kazası sonucu ölümlerin %30’u düşmelerden, %26’sı taşıma(yüksekten düşen nesneler) sırasındaki kazalardan, %19’u ise makinaların arasına sıkışmaktan ve çarpmalardan ve %18’ise elektrik çarpması gibi tehlikelere sunuk kalmaktan kaynaklanmaktadır.
II.2.Hastalıklar
II.2.1. Kimyasal Tehlikelerden Kaynaklanan Hastalıklar
Kimyasal tehlikeler, genellikle hava yolu ile insanlara ulaşır. Dumanlar, sisler, buğular ve kokulardan kaynaklanır. Solumak yoluyla ya da deriye temas(organik solvanlar ve pestisitler) yoluyla kimyasallar tehlike yaratır. Tabii bunlarla birlikte sıvı-yarı sıvı kimyasallar (zamk, tutkal, yapıştırıcı, asfalt, katran) ve tozlar da (toz çimento) da tehlikeli olmaktadır. Bazı sık görülen hastalıklar şunlardır:
– Silikoz* (silika içeren tozların solunmasından ve temasdan kaynaklanan bir hastalık) genellikle kum karanlar, kaya delme makinalarını kullananlar ve tünel kazanlarda görülür.
– Asbestoz* (asbest içeren tozların solunmasında kaynaklanan akciğer hastalığı) asbest ile çalışan işçilerde sıklıkla görülür.
– Bronşit*, kaynakçılar arasında sıkça görülür.
– Deri allerjileri, çimento ile çalışanlar ve duvar ustaları arasında yaygındır.
– Nörolojik(sinir sistemi) rahatsızlıklar, organik solvanlar ve kurşunla çalışan işçiler ve boyacılarda görülür.
– Akciğer kanseri*, asbestle çalışan işçiler, çatıcılar, ahşapla çalışanlar ve kaynakçılar arasında daha fazla görülür.
– Kurşun zehirlenmesi*, köprü tamir işçilerinde ve boyacılarda görülür.
– Beyaz Parmak* ya da diğer adıyla Raynaud Sendromu* (dolaşım bozukluğundan kaynaklanan bir hastalık) titreşimli (sarsıntı yapan) makinaları kullanan işçilerde görülür.
II.2.2 Fiziksel Tehlikelerden Kaynaklanan Hastalıklar
Fiziksel tehlikeler bütün inşaat projelerinde vardır. Gürültü, sıcak, soğuk, radyasyon, viibrasyon ve barometrik basınç bunlardan en önemlileridir. Gürültü gerçekten de inşaat sektöründe kullanılan makinaların sayısının artması ile önemli tahribatlara yol açmaya başlamıştır. Özellikle binaların yıkımı sırasında kullanılan makinalar, vinçler, grayderler ve kepçeler sadece makinaları kullanan işçiler için değil, çevredeki işçiler ve diğer insanlar için de işitme sorunlarına neden olmaktadır.
İnşaat işleri doğası gereği meteorolojik koşulara (dış havaya) bağımlı olarak yapılmaktadır. Havanın çok soğuk olması ya da havanın çok sıcak olması özellikle inşaatta dış ortamda çalışan işçiler için önemli riskleri de beraberinde getirmektedir. Güneş çarpmaları, hipotermi*, soğuktan donmalar, tansiyon yükselmesi ve düşmesine bağlı bazı rahatsızlıklar dış havaya sunuk kalındığı için görülmektedir.
İyonize olmayan mor ötesi ışınım (UV radyasyon) kaynakları, güneş ve elektrikli kaynak makinalarıdır. Radyoaktif izotop kullanan aygıtlar da mor ötesi ışınıma(iyonize UV radyasyonuna) sunuk kalınmasına neden olmaktadır.
Basınçlı tünellerin içinde çalışanlar, dalgıçlar ve derin sularda çalışanlar yüksek barometrik basınca maruz kalmaktadırlar. Dekompresyon hastalığı*, soygaz narkozu* ve aseptik nekroz*(kanlanma azalmasına bağlı doku ölümü) barometrik basınca bağlı görülen hastalıklardır.
En çok görülen rahatsızlıklar ise burkulmalar, ezilmeler ve morarmalardır.
II.2.3. Biyolojik Tehlikelerden Kaynaklanan Hastalıklar
Enfeksiyona neden olan mikro-organizmalar, zehirli maddeler ve yırtıcı hayvanlar bu tehlikelerden bazılarıdır. Hafriyat işiyle uğraşan işçilerde toprakta yaşayan bazı mantarlar histoplazmoza*(akciğer enfeksiyonu) neden olmaktadır. Ayrıca birçok işçinin yanyana çalışıyor olması tüberküloz*, hepatit* ve grip gibi bulaşıcı hastalıkların kişiden kişiye taşınmasına neden olmaktadır. Sıtma*, ateş ve Lyme Hastalığı* ise çevredeki haşerelerin ısırması sonucu bulaşır.
Zehirlenmelerin bitkisel kaynakları ise zehirli sarmaşıklar, ısırgan otları ve zehirli meşeler olmaktadır. Bazı tahta tozları karsinojendir(kansere neden olma). Batı tipi kırmızı sedir ağacı ise allerjendir.
II.2.4. Öldürücü Hastalıklar
Standardize Edilmiş Ölüm oranlarının(SMR) aşıldığı ve Standardize Edilmiş Görülme Oranlarının(SIR) diğer mesleklere göre aşıldığı öldürücü hastalıklar şunlardır:
Meslek
|
Yüksek SMR’lar
|
Yüksek SIR’lar
|
Tuğla döşeyenler
|
-
|
Periton Tümör*^
|
Beton İşçileri
|
Kanserler*^, korkunç ölümler^, kaza düşmeleri
|
Dudak kanseri*^, akciğer kanseri*¹
|
Vinç operatörleri
|
Vahşi ölüm^
|
-
|
Şoförler
|
Kardiovasküler^
|
Dudak kanseri*
|
İzolasyoncular
|
Akciğer kanseri, Pnömokonyoz*², vahşi ölüm^
|
Periton tümör*, dudak kanseri*
|
Makine Operatörleri
|
Kardiovasküler
|
-
|
Tesisiatçılar
|
Kanserler*, Akciğer kanseri*, Pnömokonyoz*
|
Kanserler*, Akciğer kanseri*
|
Taş işçileri
|
Kardiovasküler
|
-
|
Metal İşçileri
|
Kanserler*, akciğer kanseri*, düşmeler
|
Kanserler*, Akciğer kanseri*
|
Marangozlar
|
-
|
Burun ve nazal sinüs kanseri*
|
^Kanserlerin veya ölümlerin diğer mesleklere göre oldukça yüksek olduğu durumlar
¹Akciğer kanseri olma riski beton işçileri için marangozlara göre 2 kat daha fazladır.
² Tozların solunumu sonucunda gelişen akciğer hastalığı(fibrozisi)
III- İNŞAAT İŞÇİLERİ İÇİN SAĞLIK VE GÜVENLİK ÖNLEMLERİ
Kişisel Koruyucu Donanım kullanımı inşaat sektöründe de diğer sektörlerde olduğu gibi kazaları ve hastalıkları önleyebilmek konusunda çok önemlidir. ABD’de kazaların ve hastalıkların ekonomik maliyeti yıllık 10-40 milyar dolar arasında değişmektedir. Bu gerçekten de çok önemli bir rakkamdır.
İnşaat sektöründe yaşanan bazı ölümlerin ve ağır yaralanmaların nedeni düşen cisimlerin kafaya çarpmasıdır. Bu tür kazalara karşı inşaat sahası içerisinde sürekli olarak baş koruyucu donanımlar olan baretler, başlıklar ve kasklar kullanılmalıdır.
Daha önceki bölümlerde anlatıldığı gibi inşaat sektöründe çalışan işçiler zamklar, yapıştırıcılar, tutkallar, asfalt, katran ve solvanlar gibi kimyasallara sunuk kalmakta bunlarla birlikte silika ve asbest içeren tozlar ve kumların içinde çalışmaktadırlar. Bütün bu tehlikelere karşı solunum koruyucu donanımlar olan maskeler ve respiratörler(solunum cihazları) kullanılmalıdır. Tersi durumda, silikoz* ve asbestoz* gibi son derece tehlikeli hastalıklara yakalanılabilir. Bu nedenle tozlara ve gazlara sunuk kalınan ortamlarda ölçümler yaptırılmalıdır.
Gürültü gerçekten de inşaat sektöründe kullanılan makinaların sayısının artması ile önemli tahribatlara yol açmaya başlamıştır. Özellikle binaların yıkımı sırasında kullanılan makinalar, vinçler, grayderler ve kepçeler sadece makinaları kullanan işçiler için değil, çevredeki işçiler ve diğer insanlar için de işitme sorunlarına neden olmaktadır. Bu nedenle kulak koruyucu donanımlar olan kulaklıklar ve kulak tıkaçları kullanılmalıdır. Gürültü yönetmeliğinde belirtilen önlemler alınmalı ve ölçümler yaptırılmalıdır.
İnşaat işleri soğuk, sıcak, kuru ve nemli ortamlarda yapılabilmektedir. Bu nedenlerle ortama uygun koruyucu elbiseler kullanılmalıdır. Sıkça yapılan kaynak işleri sırasında çapaklardan ve iyonize olmayan mor ötesi ışınımdan (UV radyasyonundan) korunmak için göz koruyucu gözlükler, maskeler ve kalkanlar kullanılmalıdır. Ayrıca inşaatlarda çalışılırken görülen kazaların bir kısmı da düşmelerden kaynaklanmaktadır. Düşmeler son derece tehlikedir ve sonunda sakatlıklar ve ölümler meydana gelebilir. Bunun için yüksekte çalışırken mutlaka emniyet kemerleri kullanılmalıdır.
BARAJ VE HİDRO ELEKTRİK SANTRAL iNŞAATI İŞLERİNDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Yaşamı sürdürebilmek için gerekli suyu denetim altına almak, insanoğlunun temel sorunlarından biri olmuştur. Barajlar 5000 yıldır sellerden korunmak, ırmakların yönünü değiştirmek, su depolamak ve araziyi sulamak gibi, su denetleme yöntemlerine ilişkin olarak kullanılagelmiştir. Bugün de barajlar, yüzyıllardan yüklendikleri bu işlevleri yerine getirirler. Çağımızda, tarımsal sulama, evler için gerekli suyu sağlama ve depolamasının yanı sıra barajlar, hidroelektrik güç üretimi, kıraç toprakları tarıma elverişli hale getirme, sellerin yol açacağı erozyonu ve nehir ağızlarındaki kum ve kil birikintilerini önleme gibi daha karmaşık amaçlarla da kullanılmaktadırlar. Barajlar Yığma Barajlar ve Beton Barajlar olmak üzere ikiye ayrılır.
Baraj ve Hidro Elektrik Santrali İnşaatlarının diğer inşaat işlerinden ayrıldığı en önemli özelliği kaya patlatma ve tünel çalışmalarıdır. Bu özellikleriyle, baraj ve HES inşaatları madenlerde çalışmalara benzemektedir. Bu nedenle, yer altı faaliyet alanının herhangi bir yerinde iş sağlığı ve güvenliğini etkileyecek olayın (göçük, gaz ve toz patlaması, zehirli veya boğucu gaz intişarı ve benzeri) meydana gelmesi durumunda tüm çalışanların yerüstüne sağlıklı ve güvenli bir şekilde ulaşmalarını sağlayacak düzenlemelerin yapılması oldukça önemlidir. Ayrıca yer altı çalışmalarında çökme, parça düşmeleri ve su baskınlarına karşı uygun tedbirler alınmalıdır.
Baraj ve HES inşaatlarının ilerleyebilmesi için dinamit gibi patlayıcıların kullanılması şarttır. Bu patlayıcıların saklandığı depolarda, patlayıcıların kullanılmasında ve sonrasında alınacak önlemler ayrıntılı talimatlara bağlanmalı ve uyulmalarına özen gösterilmelidir. Patlayıcı maddeler üretici tarafından belirlenen koşullarda saklanır ve depolanır. Kullanılan patlayıcı maddeler yapılan işin niteliğine uygun olmalıdır. Bunlar, yeterlik belgesine sahip çalışanlardan başkaları tarafından alınamaz ve ateşlenemez. Patlayıcı maddelerin taşınmasında özel sandıklar kulanılır ve bu sandıklarda başka bir madde bulunmamalıdır. Patlatma yapılmadan önce, patlatma yapılacak alanın etrafında uygun güvenlik tedbirleri alınmalıdır ve tüm çalışanların patlamadan haberdar olması çeşitli uyarıcılarla sağlanmalıdır. Patlatma yapıldıktan sonra çevre arazide kavlak kontrolleri yapılmalıdır. Patlatılan alanda uzman kontrolleri yapılmadan çalışanların bulunmasına izin verilmemelidir.
Baraj ve HES inşaatlarında bir diğer zorunlu risk ise bu inşaatlarda çalışan işçilerin, çevre köylerde yaşamalarından dolayı tercih edilen bu alanda deneyimsiz işçiler olmalarıdır. Bu durumun üstesinden gelebilmek için işçilere gerekli eğitimler verilerek ve çalışmaları gözetim altında tutulmalıdır. Aksi takdirde gerçekleşebilecek kazalar çok büyük zararlara neden olabilir.
Çalışan sayısının fazla olması, işin niteliği ve çalşma yerinin uzak olması nedeniyle çalışanlara dinlenme ve/veya barınma yerleri sağlanabilir. Bu alanların da sağlık ve güvenlik açısından uygun olarak düzenlenmelidir. Barınma alanlarında çalışan sayısı kadar yatak ve malzeme bulunmalıdır, ayrıca bu alanlar yeterli genişlikte olmalıdır. Günlük yemek listesi yapılan işin gereklilikleri ve ağırlığı dikkate alınarak hazırlanmalıdır ve çalışanların gerektiğinde kendi yemeklerini yapabileceği alanlar bulundurulmalıdır.
İnşaat yapılan alanlar ıslak ve toprak olduğundan yılan vb. zehirli olabilecek canlılardan ve çevrede yaşayan yabani hayvanlardan kaynaklanan tehlikelere karşı da hazırlıklı olunmalıdır.
Baraj ve HES inşaatının yapıldığı alanlarda bir çok iş makinesi bir arada çalışmaktadır. Ayrıca bu alanlarda işçiler de hareketli olarak çalışabilmektedirler. Olası kazaları önleyebilmek için araç sürücülerinin trafik işaretlerine ve şantiye içi hız limitine uyması gerekmektedir. İşçilerin ise yine trafik işaretlerine uyması ve araçların uyarı sinyallerini takip etmeleri gerekmektedir.
SU ALTI İNŞAAT İŞLERİNDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Köprü, su altı tünelleri, liman ve iskele inşaatı, su altında inşaat çalışması yapılması gereken durumların başında gelir. İnsanların su altında uzun süreler kalmalarını gerektiren çalışma koşulları özellik gösterir. Su altında basıncın yükselmesi ve soluk almak için araçlara duyulan gereksinim ve artan güvenlik gereksinmesi için talimatlara uymak zorunda oluş, bu inşaat dalının özellikli durumunu açıklamaktadır.
Su altında basınç normal açık hava basıncından yüksek olduğundan burada bulunmak insan bünyesinin alışkanlıklarına uygun değildir. Bu yüzden su altında çalışacak kişilerin işe girişlerinde, iş için uygun olduklarının kontrol edilmesi önemlidir. Basınçlı ortamda çalışma, sadece bu iş için fiziksel uygunluğu sağlık raporu ile ortaya konmuş işçiler tarafından ve faaliyetlerinin gidişatının denetlemeye yetkili bir kişinin hazır olduğu durumlarda yürütülür. İşe girişlerde yapılan sağlık kontrolleri, E.K.G. ve akciğer fonksiyon testleri ile birlikte kalp dolaşım, solunum ve kemik sistemleri üzerinde gerekli incelemeleri kapsamalıdır. İşe başladıktan 15 gün sonra çalışanlara adaptasyon muayenesi yapılacak ve işin devam süresince de bunların periyodik genel sağlık muayeneleri yapılmalıdır. Özellikle kalp, dolaşım solunum ve kemik sistemi hastalığı ve arızası görülenler, bu işlerden ayrılacaklar, kontrol ve tedavi altına alınmalıdır.
Su altında basınçlı hava içinde çalışmayı gerektiren işlerde çalışma saatleri çalışılan yerin derinliği ve basınç değerine göre düzenlenmelidir. Örneğin, 20-25 m. derinlik veya 2-2,5 kg/cm2 basınçta maksimum 7 saat çalışılabilecekken, 35-40 m. derinlik veya 3,5-4 kg/cm2 basınçta bir seferde maksimum 4 saat çalışılabilir. İniş, çıkış ve geçiş süreleri bu sürelere dahildir.
Suyun özgül ısısı havanınkinin 1000, ısı iletkenliği havanıkinin 25 katıdır. Dolayısıyla insan karada geniş bir sıcaklık aralığında yaşayabilirken suda dayanabileceği sıcaklık aralığı çok dardır. Bu sebeple su altında yapılan çalışmalarda karşılaşılabilecek tehlikelerden ikisi hipotermi* ve hipertermi*dir. Su altında çalışacak kişilerin soğuktan korunmak için uygun dalış kıyafetleri giymeleri gereklidir. Çalışma sırasında hipotermiye giren çalışan hemen sudan çıkarılmalıdır. En fazla ısı kaybına sebep olan baş ve boyun bölgelerinin ısı yalıtımı yapılmalıdır ve kuru elbiseler giydirilmelidir. Vücut sıcaklığı normal seviyesine gelene kadar sıcak sıvı takviyesi de yapılarak nabız ve solunum kontrolü yapılmalıdır. Hipertermi, hipotermiye göre daha az rastlansa da onun kadar tehlikelidir. Bu durumda çalışanın kıyafetleri çıkarılmalı, sırtüstü yatırılıp ayakları kaldırılmalı ve vücudu ıslak bezle ovulmalıdır.
Dalış sırasında yaşanan ani basınç değişikliği durumlarında östaki borularının iyi çalışması gerekir. Östaki borusunun iyi çalışmadığı durumlarda ani dalmalarda oluşan ortam basıncı değişikliğine uyum sağlanamaz ve basınç eşitlenemez. Meydana gelen barometrik değişiklikler sonucu kulak zarı, işitme kemikçikleri, orta kulaktaki havalı boşluklar ve hatta iç kulak etkilenebilir. Buna Barotravma denir. Böyle bir durumla karşılaşıldığında ağzı ve burnu tıkayarak kulağa hava vermeye çalışıp yutkunma hareketi olan Valsalva Manevrası* oldukça etkilidir. Derine dalan işçilere bu durumla baş etme yönteminin öğretilmesi gerekir. Ayrıca burun tıkanıklığı olan işçilerin dalması bu anlamda sakıncalıdır. Barotravmaya sebep olabilecek bir diğer hava boşluğu da maskelerde bulunur. Dalış sırasında bu bölgedeki havanın sıkışması burundan maske içine hava verme yoluyla basınç eşitlemesi yapılarak sağlanabilir. Aksi durumda gözlerde ve deride ciddi hasar oluşabilir. Eğer yapılan işte sert başlıkların takılması gerekiyorsa iniş sırasında kuru dalış giysisi ve başlığın içine hava verilmelidir. Aksi takdirde sert başlığın içinde sıkışan hava vakum oluşturarak dalış yapan çalışanı başlığın içine doğru çeker. Bu durumda çalışanın dalış hızını yavaşlatması gerekir. Bir diğer barotravma çeşidi akciğer barotravmalarıdır. Çıkış sırasında alınan havanın çeşitli nedenlerle dışarı verilmediği durumlarda ortaya çıkar. Çıkış sırasında suyun basıncı azaldığından akciğerde tutulan havanın hacmi bu basıncı dengelemek için artar ve bu durum akciğerin doku bütünlüğünün bozulmasına yol açabilir.
Su altında çalışmalarda çalışanların geçerli eğitimleri almış olmaları ve uygun ekipmanlarla donanmış olmaları gerekir. Dekompresyon Hastalığı (vurgun)* ve dip sarhoşluğu gibi tehlikelerin yaşanmaması için dalış yapan çalışanların iyi eğitimli dalgıçlar olmaları gerekmektedir. Kullanılan ekipmanın kontrollerinin zamanında yapılması ve gerekli durumlarda yenilenmesi de bir başka zorunluluktur.
Dalış öncesinde, sırasında ve sonrasında alınması gereken çeşitli önlemler tüm çalışanlara bildirilmelidir. Tüm çalışanlar dalış ekipmanını çok iyi tanımalıdır. Dalış yapılacak derinlik ve sıcaklığa uygun ekipman seçilmelidir. Dalış yapılmadan önce dalışla ilgili derinlik, süre ve yapılacak iş planlanmalı ve plana tam anlamıyla uyulmalıdır. Hiç bir çalışan yalnız dalış yapmamalıdır, en az bir kişi refakat etmelidir. Dalış yapılmadan önce olası acil durumlara yönelik kurtarma operasyonu planlanmalıdır. Varsa, en yakın basınç odasının konumu tüm çalışanlar tarafından bilinmelidir. İnişler ve çıkışlar basınç değişikliğine alışmak için yavaşça yapılmalıdır. Dalış süresince tüketilen hava miktarı kontrol edilmelidir.
DİPNOTLAR *
* Akciğer kanseri, yapısal olarak normal akciğer dokusundan olan hücrelerin gereksinim ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıdır. Burada oluşan kitle öncelikle bulunduğu ortamda büyür; daha ileriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım yoluyla uzak organlara yayılarak (karaciğer, kemik,beyin vb. gibi) hasara yol açarlar. Bu yayılmaya metastaz adı verilir.
* Asbestoz, Lif şeklindeki silikat minerallerinin neden olduğu bir tür pnömokonyozdur. Asbestoz, mesleki ya da çevresel olarak, asbestozun doğrudan kullanımı ya da dolaylı olarak asbestoza sunuk kalma ile gelişir. Tekstil ve izolasyon işçilerinde asbestozis, madencilere göre daha çok görülür.
* Aseptik Nekroz, kanlanma azalmasına bağlı olarak gelişen doku ve kemik ölümleridir.
* Bronşit, akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olarak iki gruba ayrılır.
1- Akut Bronşit: Genellikle grip, kızamık, boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında görülür.
2- Kronik Bronşit: Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur.
* Dekompresyon hastalığı: Dalışlar sırasında artan basınçtan dolayı vücut dokularında erimiş halde bulunan azot gazı, basıncın hızla azalması sonucu gaz haline geçer. Doku ya da kan damarları içinde bu kabarcıklar tıkanmalara neden olur. Dolayısıyla bu tıkanmalar kan akışını engeller ve devamında da önlem alınmazsa doku kaybı gerçekleşir. Bu kabarcık, vücut üzerindeki oluştuğu yere göre tehlikesi belirlenir. Kol, bacak gibi yerlerde oluşursa yaşamsal tehlikesi olmaz ancak, yaşamsal organlara yakın yerlerde gerçekleşirse çok tehlikeli olur. Bu durum “vurgun” ya da dekompresyon hastalığı olarak adlandırılır. Dekompresyon hastalığının önlenmesi için süreler ve derinliklerin verildiği tablolar ya da dalış bilgisayarlarının kullanımı en sağlıklı yöntemdir. Ayrıca sıvı kaybı, yülselti etkisi, dalış öncesi eylemlilik ve dalıştaki eylemlilik de hastalığın ortaya çıkması konusunda etkilidir.
* Dudak kanseri, güneş ışınlarına sunuk kalma ile ilgilidir ve sıklıkla alt dudakta ve dudak mukozası-deri bileşiminde orta hat boyunca ortaya çıkar. Genelde dudak kanseri, tipik olarak yüzeyel deriden kabarık bir deri-mukoza değişikliği olarak başlar; üzerinde yara açılabilir. Geleneksel tedavilere karşın iyileşmeyen ,kanama ve kabuklanma gösteren tümör haline gelir.
* HBV, Hepatit B Virüsü, kan ve vücut salgıları (meni, tükrük, vaginal salgılar, ter, gözyaşı) ile temas sonucu yayılır. Yayılımda en önemli etken kandır. HBV Bulaşma Yolları; Anneden bebeğe, doğum sırasında (Bulaşma doğumda veya hemen sonrasında nadir durumlarda rahim içindeyken olur) Virüs bulaşmış iğne ve diğer tıbbi cerrahi malzemelerle, Cinsel ilişki ile, Kan nakli ile (transfüzyon) Dövme yaptırırken kullanılan iğneler ile Özellikle kalabalık ve hijyenik standartların düşük olduğu yerlerde yakın aile ilişkisi ile bulaşma riski artmaktadır.
* Soğuğa bağlı doku zedelenmelerinin dereceleri :
1-DÜŞÜK ISI (Hipotermi) : Vücut ısısında düşmedir. Damarlarda büzülme, kaslar arasında eşgüdüm bozukluğu, kas güçsüzlüğü, mental yetide azalma vardır. Belirtileri :
Sağ eli kullanma yetikisinde kayıp
Sağ el egemenliğinin kaybı
Reaksiyonlarda genel yavaşlama
Vücutta peltekleşme
Düşünce sığlığı
Mantıksız davranışlar
Eylemsizliğe bağlı metabolik ısıda azalma.
Vücut ısısı düşmeyi sürdürürse, kalp atım hızı düşer; soluk alıp verme yüzeyelleşir. Isı düşüşünün sürmesi halinde, ventriküler fibrilasyon çıkar. Islaklık bütün bu süreçleri hızlandırır.
2-SOĞUK VURMASI (pernio, frost-nip, chillblain) : Yerel, yüzeyel donmaya bağlı zedelenmedir. Deri altı kanamalara bağlı koyu mavi küçük kabarcıklar vardır. Bu kabarcıklar ya ülserleşir-nekroze olur; ya da ağrılı ve yavaş bir iyileşme gösterir. Yinelemelerinden kaçınılmalıdır.
3-SİPER AYAĞI (Trench foot, immersion limb) : Dolaşım bozulur; dokunun beslenmesi bozulur. Deride ülser ve nekroz gelişir.
4-DONMA (Frostbite) : Doku donar; buz kristalleri ortaya çıkar. Hücresel düzeyde parçalanma vardır. İyileşmede, donan dokunun derinliği önemli rol oynar. Eğer damarlar donmuşsa, doku ölümü (nekroz) ortaya çıkabilir. Donmada deri kızarır ve mavimsi kırmızı bir renk alır. Etkilenen bölgede yanma tarzında bir ağrı ve uyuşma olur. Donan bölge kansızlığa bağlı balmumu solukluğunu alır. İlk etkilenenler parmaklar, yanaklar, burun ve kulaktır.
* Hipertermi : Çevre ısısına bağlı olarak vücut ısısının artmasıdır.
* Histoplazmoz, akciğer dokusunda iltihaplanma ve ateşle kendini gösteren mantar hastalığı.
* Kanser, Latincede yengeç anlamına gelen “crab” sözcüğünden türetilmiştir. Yunanlı hekim Hipokrat, hastalığın başladığı bölgeden diğer organlara yayılmasını gözlemleyerek bu tanımlamayı yapmıştır. Kanser vücuttaki bir hücre grubunun farklılaşarak, aşırı ve kontrolsüz şekilde çoğalması sonucu meydana gelmektedir. Normalde hücrelerin büyümesi ve çoğalması bir düzen içerisinde olmaktadır. Buna paralel olarak doku ve organlar da görevlerini normal olarak yapabilmektedirler. Ancak bu hücreler anormal şekil ve hızda büyümeye ve çoğalmaya başlarlarsa, tümör adı verilen kitle oluşumuna yol açarlar. Bu anormal hücrelerin köken aldığı organa göre hastalık adlandırılır(akciğer kanseri, meme kanseri, prostat kanseri vs.). Kanserler, iyi huylu ve kötü huylu olarak adlandırılırlar. Kötü huylu olanlar yayılma eğilimi yüksek olanlardır. Kanser hücrelerinin bütün vücuda yayılmasına metastaz adı verilir.
* Kurşun zehirlenmesi 2’ye ayrılır: 1-Akut zehirlenme, suda eriyen veya çabuk emilen kurşun bileşiklerinin ağız yoluyla alınmasıyla ortaya çıkar. 2-Kronik zehirlenme, inorganik veya organik kurşun bileşiklerinin ağız, deri veya solunum yoluyla sürekli alımı sonucu ortaya çıkar. Kurşun zehirlenmesinde genellikle ilk yakınma şiddetli ve kolik niteliğinde karın ağrısıdır. Sindirim sistemi, merkezi sinir sistemi bozuklukları ile kansızlık en önemli bulgulardır. SSK yıllıklarına göre Türkiye’de en çok sık bilinen meslek hastalıklarındandır.
* Lyme hastalığı, insan ve hayvanlarda görülebilen ve kenelerle bulaştırılan (taşınan) bakteriyel bir hastalıktır. Bu hastalığa Borrelia burgdorferi bakterisi neden olmaktadır.
Yüksek ateş ,iştahsızlık bitkinlik ,ani gelen şiddetli ağrılar ,davranış bozuklukları
bilinç kaybı olabilir.
* Nazal Sinüs Kanseri, burunun arkasında, alında ve yüzde yer alan soluk alırken hava ile dolan sinüs boşluklarındaki hücrelerin normalden fazla çoğalarak tümör oluşturmasıdır. Bunun sonucunda bu boşluklar tıkanır ve bazı belirtiler ortaya çıkar.
* Periton Tümör, karın bölgesindeki organların ortasında yer alan boşlukta kanser hücrelerinin oluşturduğu kitledir.
* Pnömokonyoz, genellikle bazı özel iş koşullarında çalışan kişilerde inorganik toz yada zerrecikli maddenin akciğerlerde depolanması ve buna bağlı olarak gelişen doku reaksiyonu ile ilgili durumdur. Asbestos ve silikoz bu gruba giren hastalıklardandır.
* Raynaud Sendromu, el ve ayak parmaklarının soğuğa sunuk kalması nedeniyle ağrı ve uyuşuklukla birlikte soluklaşmasıdır. Dolaşım bozukluğu nedeniyle hastalık görülür. Genellikle bu hastalığın altında başka nedenler vardır. Bu nedenler bilinmiyorsa Raynaud’s sendromu adını alır. Sürekli sarsıntı yapan makinalarla çalışan işçilerde görülür.
* Sıtma, hastalık yapıcı bir parazit olan plazmodiumların, dişi anofel sivrisinekleriyle insanlara bulaşmasıyla yayılan ateşli bir hastalıktır. Batı dillerinde bu hastalık için ‘Malaria’ terimi de kullanılır ki bu İtalyancada ‘kötü hava’ anlamına gelir. Hastalığın en önemli belirtisi olan titremeyle yükselen ateş, plazmodiumun çeşidine göre değişik şekillerde olur. Çok eski zamanlardan beri bilinen bu hastalığın tanısının konulması kolaydır; ayrıca tedavisi de olasıdır.
* Silikoz, serbest silis taneciklerinin (Kristal kuvars) solunum yoluyla alınması sonucu meydana çıkan, sanayi parçacıklarının yol açtığı ağır bir hastalıktır. Madencilik, taş kesme, taşocağı çalışmaları (özellikle granit), yol ve bina inşaatı, dinamitle kayaları patlatma ve çiftçilik, serbest silise sunuk bırakan mesleklerdir. Belirtilerin meydana gelmesi için genellikle 15-20 yıl bu parçacıklara sunuk kalmak gerekir. Fakat silise yoğun şekilde sunuk kalınan kapalı alanlarda patlatma, yüksek kuvars içeren kayaları delerek tünel açmak ve temizleme tozu imalatı gibi işlerde çalışan korumasız işçiler bir yıldan kısa bir sürede silikoza tutulabilirler.
* Valsalva Manevrası
- Burun kanatları parmaklarla kapatılır.
- Ağızdan kuvvetli bir soluk alınır
- Ağzınız ve burnunuz kapalı olarak yanak şişirilerek basınçlı hava östaki borusundan orta kulağa geçirilir.
- Bırakmadan yutkunularak kulağa hava girişi hissedilir.
- Bu valsalva hareketi birçok kez yapmak gerekebilir.
* Verem, (Tüberküloz) olarak da adlandırılan verem hastalığı insanlık tarihinin ilk çağlarından itibaren görülen en eski hastalıklardan birisidir. Verem esas olarak akciğerleri tutan ve bunun yanı sıra diğer birçok organda da yerleşebilen Mycobacterium Tuberculosis (Koch basili) mikrobunun oluşturduğu bir hastalıktır. Bağışıklık sistemi hücreleri savaşmalarına karşın mikropların tamamını genellikle öldüremez. Basiller akciğerlerde yuvalar oluşturmasına neden olur. Verem en çok omurga, kalça kemikleri, lenf bezleri, böbrekleri etkiler. Hastalığı, yalnızca akciğer veremi olan kişiler yayabilir. Bu kişilerin öksürmesi, konuşması ve hapşırması sonucu mikroplar damlacık şeklinde havaya atılırlar. Ortamda bulunan diğer sağlıklı kişiler havada asılı kalan bu mikropları soluk alırken akciğerlerine alırlar. Kaşık, çatal, bardak gibi eşyalardan hastalık bulaşmaz. Verem mikrobu vücuda girdikten sonra uzun süre hastalık yapmadan kalabilirler. Bu dönemde vücut tarafından oluşturulan verem mikrobu bulaştığını genellikle bilmez.