Ülkemizde çok sayıda işçinin yaşamını yitirdiği, bir çoğunun da yaralandığı ya da sakat kaldığı iş kazaların olmaktadır.
Örneğin;
23 Şubat 2010 Balıkesir'in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy'deki bir maden ocağında grizu patlaması sonucu 17 işçi hayatını kaybetti (1) .
Aynı iş yerinde maalesef 1 Haziran 2006'da da (yerin 700 metre derinliğinde grizu patlaması meydana gelmiş), 17 işçi hayatını kaybetmişti .
17 Mayıs 2010 ‘da; Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessese Müdürlüğü içinde bulunan "Karadon Yeni Kuyu"da -540 kotunda meydana gelen ve aralarında 2 maden mühendisinin de bulunduğu 30 maden emekçisi hayatını kaybetti. (2) .
Bu patlamanın ardından olay yerine gelen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, kazanın olduğu yerde basın açıklaması yaparak kazayla ilgili bilgiler verdi (3,4) . Cenaze törenlerine katıldılar.
İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili gerekli önlemlerin alındığı(da) belirtildi.
Ancak ölümlü, uzuv kayıplı ya da ciddi yaralanmalarla sonuçlana kazalar hız kesmeden devam etmektedir.
Oysa; “İş Sağlığı Hizmetleri” terimi esas olarak önleyici işlevlere sahip olan ve işletmedeki işveren, işçiler ve onların temsilcilerine;
-
İşle ilgili en uygun fiziksel ve zihinsel sağlık koşullarını karşılayacak düzeyde, güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamı oluşturmak ve bunu sürdürmek için gereksinimler,
-
İşin, işçilerin fiziksel ve zihinsel sağlık durumlarını dikkate alacak şekilde, onların yeteneklerine uygun biçimde uyarlanması,
konularında tavsiyede bulunma sorumluluğu olan hizmetlerdir (5) .
Önleyici ve koruyucu iş güvenliği hizmetlerini yerine getiren ve ciddi olay olmadan önce gerekli tavsiyelerde bulunma sorumluluğunu yerine getiren ülkelerin veya şirketlerin katettiği yolculuğa bakıldığına aşağıda belirtilen dönemlerden geçtikleri görülür.
-
Sadece büyük şeyler yanlış gittiğinde üstlenilir ve müdahale edilir (patolojik dönem).
-
Göstergelere / belirtilere göre hareket edilir (reaktif dönem).
-
Birçok bilgiyi ele geçirme fakat erken müdahalede bulunmama (İhtiyatlı dönem).
-
Doğru bağlantıları ve erken müdahale bilgilerini kullanma (proaktif dönem).
-
İş Güvenliğinin bir değer olarak kabulü . Her yönetim kademesinde sahiplenilmesi. Kendi kendine düzeltme (üretken dönem).
Gelişmiş ülkelerde veya insana önem veren şirketlerde; patolojik durumdan üretken duruma uzun ince bir yolda giderken; gittikçe artan bilgilerin, artan sahiplilik ve sorumluluğun olduğu görülmektedir (6) .
Yukarıdaki haber ve bilgiler ışığında ülkemizde son yıllardaki iş sağlığı ve güvenliği yolcuğunu bir göz atıldığında nasıl bir manzara görülür ?
A) Kurma İzninin Yokluğu :
Sanayiden sayılan(7) işlerde 10 ve daha fazla kişinin çalıştığı tüm işyerleri
kurulmaya başlamadan önce kurma izni, kurma iznine esas teşkil eden belgelere uygun olarak kurulmuş olan işyerleri, işletilmeye başlanılmadan öncede işletme belgesi alınması zorunlu idi (8) .
Ancak bu zorunluluk 4 Aralık 2009’dan itibaren elli veya daha fazla işçi istihdam edilen işyerlerini kapsayacak duruma getirilmiş, kurma izni de tamamen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca ortadan kaldırılmıştır (9) .
Bu noktada iki itirazımız var :
(1) İşyeri ellinin altında işçi çalıştırmakta olduğu halde çok tehlikeli işlerle uğraşmakta olabilir .
Örneğin; 30 işçinin çalıştığı 100 megawatt (MW) gücünde, 154 kilovolt (kV) açık şalt tesisi bulunan (çok tehlikeli işler sınıfındaki) bir elektrik santralının (bile) kurma izni , işletme belgesi alma, iş güvenliği ile görevli bir mühendis veya teknik elaman çalıştırma yükümlüğü (!) yoktur.
(2) İşyeri ellinin altında işçi çalıştırmakta olduğu halde, işçilerinin, aynen daha büyük ölçekli işyerlerindeki işçiler gibi insan değil midirler? Onlar gibi iş sağlığı güvenliği hakları yok mudur?
Örneğin; Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) yayınladığı iş kazası istatistiklerine bakalım.
2007 yılında; 8.505.390 Zorunlu Sigortalıdan 5.199.170’i (%61) (1- 49 kişinin çalıştığı) işyerlerinde;
2008 yılında; 8.802.989 Zorunlu Sigortalının 5.457.746’sı (%62) aynı şekilde (1 – 49 kişinin çalıştığı) işyerlerinde istihdam edildiği görülmektedir.
Aynı istatistiklerde; Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirme zorunda kalınan iş kazalarının;
2007 yılında; 80.602 iş kazasının 49.549 ‘u ( yani %61’i) ve
2008 yılında; 72.963 iş kazasının 44.175’i (aynı şekilde %61) 1 ila 49 işçinin çalıştığı iş yerlerinde olduğu görülmektedir (10) .
Buradan çıkartılabilecek basit sonuç;
iş kazalarının %61’inin , az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli işler sınıfına (11) giren işyerlerinin kurulmaya başlanmadan önce (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan) kurma izni, işletmeye açıldıktan sonra da işletme belgesi almasına gerek görülmeyen işyerlerinde ve çalışma ortamlarında olmaktadır. Belki de ciddi bir iş kazası olana kadar bu işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevzuatın hükümlerinin yerine getirilip getirilmediği bilinmemektedir.
Oysa devletin (Anayasa hükmü niteliğindeki) yasal görevi;
İş sağlığı ve güvenliği ve çalışma ortamına ilişkin ilgili mevzuatın uygulanması uygun ve yeterli bir denetim sistemi ile güvence altına almak , ve yasal yükümlülüklere uymalarına yardım amacıyla, işverenler ve işçiler için yol gösterici tedbirler almaktır (12) .
Herhalde işyerlerinin kurulma ve işletmeye başlama aşamasında (devlet adına) ihtiyaca yetecek sayı ve özellikte iş müfettişlerince* yol gösterici tedbirlerin belirlenmesi, iş kazalarının azaltılması açısından daha uygun olurdu (13).
Küçük İşyerlerinde Yoklar :
Bir sanayi sitesinde (Ör. Ankara-Ostim’de) İş Müfettişlerince (düzenli aralıklarla) denetlenen bir işyeri ile, aynı büyüklük ve aynı iş kolundaki, denetim görmemiş işyerinin çalışma ortam koşuları, iş sağlığı ve güvenliği önlemleri arasındaki ciddi fark(lar) açıkça görülmektedir.
Yürürlükteki 4857 sayılı İş Kanunu’na göre yayınlana yönetmelikler incelendiğinde bunların genel olarak;
– Risk(ler)in değerlendirilmesi , kontrol önlemlerin seçilmesi, ölçme ve izlemesinin yapılması,
-Sağlık gözetimi,
-İşçilerin eğitimi, sertifikalandırılması, ölçme ve değerlendirmelerinin yapılması,
-İşçilerin görüşünün alınması,
-İşçilerin katılımının sağlanması,
-İşçilerin bilgilendirilmesi,
Sonuç olarak “proaktif önlemler”in alınması hükümlerini içermektedir.
Ancak elli’den az işçinin çalıştığı (ör: çok tehlikeli işlerin yapıldığı) bir işyerinde (bile) işçilerin katılımının sağlanabileceği, görüşünün alınabileceği (sanayiden sayılan, devamlı olarak en az elli işçi çalıştıran ve altı aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde her işveren’in oluşturmak zorunda olduğu ve burada işçilerin, ustaların temsil edildiği bir iş sağlığı ve güvenliği kurulu gibi) bir yasal kurul, komite veya mekanizma yoktur.
Elli ve Daha Çok İşçi Çalıştıran İşyerlerinde Yoklar :
İşverenler, devamlı olarak en az elli işçi çalıştırdıkları işyerlerinde alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin belirlenmesi ve uygulanmasının izlenmesi, iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi, işçilerin ilk yardım ve acil tedavi ile koruyucu sağlık ve güvenlik hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla, işyerindeki işçi sayısı, işyerinin niteliği ve işin tehlike sınıf ve derecesine göre;
a) İşyeri sağlık ve güvenlik birimi oluşturmakla,
b) Bir veya birden fazla işyeri hekimi ile gereğinde diğer sağlık personelini görevlendirmekle,
c) Sanayiden sayılan işlerde iş güvenliği uzmanı olan bir veya birden fazla mühendis veya teknik elemanı görevlendirmekle, yükümlüdür (13) .
Belirtilen yükümlülüklerin nasıl yerine getirileceği ise yönetmelikle açıklanmıştır.
“Devamlı olarak en az 50 işçi çalıştırılan işyerlerinde, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yerine getirmek üzere işyeri sağlık ve güvenlik birimi kurulur. İşyeri sağlık ve güvenlik birimi; en az bir işyeri hekimi ile sanayiden sayılan işlerin yapıldığı işyerlerinde en az bir iş güvenliği uzmanından ve yapılacak çalışmalara yardımcı olmak için gerektiğinde diğer personelden oluşur” hükmü vardı.
Gerektiğinde görevlendirilecek diğer personel kim(ler) ? , Bunların nitelikleri, görev ve yetkileri nedir ? Hangi kurum veya kuruluş bunların eğitimini veya yetki belgesini verecek ? Soruları maalesef yanıtsız kalmıştır. Örneğin; yirmidört saat çalışan bir işyerinde gerektiğinde ilk yardım ve acil tedavi hizmetini kim verecek? Son yıllarda “tüm kurum ve kuruluşlarda istihdam edilen her yirmi personel için bir, .. ağır ve tehlikeli işler kapsamında bulunan işyerlerinde, her on personel için bir olmak üzere, … en az “Temel İlkyardım Eğitimi” sertifikası almış "İlkyardımcının bulundurulması zorunluluğu” (14) var. Ancak işyerlerinin yeterli sayıda temel ilkyardım sertifikasına sahip personeli bulundurması, yasanın belirttiği ilk yardım ve acil tedavi hizmetlerini karşılamaya yeterli değildir. Çünkü İlkyardımcı; Herhangi bir kaza yada yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda sağlık görevlilerinin tıbbi yardımı sağlanıncaya kadar hayatın kurtarılması yada durumun daha kötüye gitmesini önleyebilmek amacıyla olay yerinde, tıbbi araç gereç aranmaksızın mevcut araç ve gereçlerle ilaçsız uygulamalar yapacak kişilerdir (14) .
Diğer yandan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde 4857 sayılı İş Kanunun geçici 2 nci maddesine göre yürürlükte kalan tüzüklerin listesi belirtilmiştir (15) . Bu tüzükler şunlardır:
-
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü.
-
Parlayıcı, Patlayıcı, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Çalışılan İşyerlerinde ve
-
İşlerde Alınacak Tedbirler Hakkında Tüzük.
-
Maden ve Taş Ocakları İşletmelerinde ve Tünel Yapımında Alınacak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzük.
-
Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü.
İş Müfettişleri işyerlerinde yaptıkları iş sağlığı ve güvenliği denetimlerinde ve sonunda düzenledikleri raporlarında işyerlerinde saptadıkları eksiklikler ve bunlara karşı alınabilecek önlemlerde yasal dayanak veya yükümlülük olarak da (çoğu kez) İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünü göstermektedirler. Ancak anılan tüzüğün 107 ve 108 nci maddelerinin uygulanmasını isteyene rastlanılmamaktadır. Çünkü Tüzüğün anılan maddelerinde;
“-Ağır ve tehlikeli işlerin yapıldığı işyerlerinde, bir sağlık memuru veya hemşireden başka ilk yardım ve kurtarma kursu görmüş en az bir kişi de bulundurulacaktır (Madde 107) .
-Gece ve gündüz sürekli çalışan işyerlerinde, ilk yardım odaları, ilk müdahale odaları ve ilk yardım istasyonları, geceleri de görevli personeli ve araç ve gereçleri ile her an kullanılır halde hazır bulundurulacaktır. İşveren bu yönden, gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür (Madde 108 ) “ denilmektedir. Bunlarda son yıllarda işverenin istihdam yükünün (gereksiz yere) arttırdığı var sayılmaktadır.
İş Güvenliği Uzmanlığı ile ilgili (sonradan iptal edilen) 20.01.2004 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik ile;
I inci, II nci ve III üncü Risk Gruplarında yer alan ve 500 ve daha fazla işçi çalıştırılan işyerlerinde tam gün çalışacak en az bir iş güvenliği uzmanı, IV üncü ve V inci Risk Gruplarında yer alan ve 300 ve daha fazla işçi çalıştırılan işyerlerinde tam gün çalışacak en az bir iş güvenliği uzmanı görevlendirilirken **(Madde 15).
15 Ağustos 2009’da yayınlanan yönetmelik ile (16) ; az tehlikeli sınıfta yer alan ve 1000’ in üzerinde (1000 dahil) işçi çalıştırılan işyerlerinde, tehlikeli sınıfta yer alan ve 750’ nin üzerinde (750 dahil) işçi çalıştırılan işyerlerinde ve çok tehlikeli sınıfta yer alan ve 500’ ün üzerinde (500 dahil) işçi çalıştırılan işyerlerinde … tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan işyeri hekimi istihdamı ile sanayiden sayılan işlerde tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan iş güvenliği uzmanı istihdamı zorunluluğu getirilmiştir (m.11/3-b).
Elli ve daha fazla işçi çalıştıran İşyerleri daha çok (işyerlerinin bünyesinde oluşturulan) İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri İle (işyerlerinin dışında oluşturulacak) Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinden belli süreli hizmet alınmasına yönlendirilmiştir.
Sağlık ve Güvenlik Birimlerinde, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’ne aykırı olarak, işyeri hemşiresi veya sağlık memuru görevlendirilmesi zorunluluğu yoktur.
Onaylanan ILO Sözleşmelerine göre elbette “İş sağlığı hizmetleri, duruma göre, tek bir işletmeye hizmet biçiminde olacağı gibi, çok sayıda işletme için genel bir hizmet biçiminde de örgütlenebilir. Yalnız burada nedense “ulusal hukuk ve uygulamalara uygun olarak iş sağlığı hizmetleri çok disiplinli olmalıdır” hükmü dikkate alınmamakta, sadece işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve temel ilk yardım sertifikalı kişilerce hizmet sunulmaya çalışılmaktadır. Dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisi arasına giren ülkemizde hala;
-
İş / Endüstri Hijyenisti
-
İş Psikologu
-
Diyetisyen / Beslenme Uzmanı
-
Fizyoterapist
-
İş Sağlığı Hemşiresi
-
İş Güvenliği Teknisyeni
-
Ergonomist
-
İş epidemiyoloğu
-
Toksikolog
-
Mikrobiyolog
-
Kimyager
-
İstatistikçi
-
Bilgi Teknikeri
-
Sağlığı Koruma ve Geliştirme Uzmanı
-
İş Organizasyonu Uzmanı
-
Üniversite Bağlantılı Mesleki Araştırmacı
gibi branşlardan, yasal ortamda, hiç söz edilmemektedir.
Ayrıca 7 Mart 2010 tarih ve 27514 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile (Ek-1)’de ağır ve tehlikeli işlerin kapsamı geniş ölçüde daraltılmış 153 maddeden 42’si tamamen 5 madde de kısmen iptal edilmiştir. İptal edilenler arasında (m.74) biri var ki (Pamuk, yün ve sentetik elyaf ile üretilmiş ipliklerden dokunarak üretilen bezlerin, verniklenmesiyle dayanıklılık veya su geçirmezliği sağlanmış bezler imali (Kord bezi, yelken bezi, çadır bezi çuval bezi vb.) üretildiği yerde 16 sene iş güvenliği uzmanı olarak çalışmış biri olarak , nasıl oldu da bu işyeri ağır ve tehlikeli işler kapsamından çıkartıldı, anlamak – ya da kabul etmek olası değil.
Son olarak ; 1 Ağustos 2010 tarih ve 27659 sayılı Resmi Gazete’de yayınlan 6009 sayılı kanun (m.48,49 ve 50) ile İş Kanunun 81 nci maddesi’nin üçüncü fıkrası:
"İşyeri sağlık ve güvenlik birimleri ile ortak sağlık ve güvenlik birimleri…, .. görevlendirilecek işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelinin nitelikleri, sayısı, … yönetmelikle düzenlenir” şeklinde yeniden yasallaştırılmıştır.
Madenlerde İş Güvenliği'nde Yitirilenler :
Madenlerde görülen ölümlü iş kazalarındaki artışı vurgulamış ve örnekler vermiştik. Tam da bu sırada Maden Kanunu değiştirildi. 3213 Sayılı Maden Kanunun 31’nci maddesi (Değişik: 26.5.2004 t, 5177 sk.)
“Maden üretimi, bir maden mühendisi nezaretinde yapılır….. İşletmede istihdam edilen maden mühendisi 4857 sayılı İş Kanununun 82 nci maddesinde belirtilen iş güvenliği ile görevli mühendis veya teknik elemanların üstlendiği görev ve sorumluluğu da yerine getirir.” şeklinde iken, (24 Haziran 2010 tarih ve 27621 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 5595 sayılı Maden Kanunu..Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile (m.14); 3213 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Maden işletme faaliyetleri, maden mühendisi nezaretinde yapılır. Yeraltı üretim yöntemiyle çalışan işletmeler ile en az onbeş işçi çalıştıran açık işletmeler asgari bir maden mühendisini daimi olarak istihdam etmek zorundadır. … İşletmede daimi istihdam edilen maden mühendisi, kanun ve yönetmeliklerle belirlenen şartları taşıması kaydıyla 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 81 inci maddesinde belirtilen iş güvenliği ile görevli mühendis veya teknik elemanların üstlendiği görev ve sorumluluğu da yerine getirir.”
Bu değişiklikten de anlaşılacağı üzere açık maden işletmelerinde onbeş’ten az işçi çalıştırılıyor ise, daimi olarak bir maden mühendisi çalıştırma zorunluluğu, dolayısıyla bu işletmelerde iş güvenliği ile görevli (maden) mühendisi çalıştırma zorunluluğu da yasa ile ortadan kaldırılmıştır.
17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak Karadon’da 30 madencinin hayatını kaybettiği iş kazasının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı'nca (İş Müfettişlerince) hazırlanan raporunda asıl iş veren TTK Genel Müdürlüğü %30, Alt İş veren (özel bir şirket olan) …. A.Ş. nin %70 oranında kusurlu bulunduğu tespit edildi. İşçilerin ise hiçbir kusurunun bulunmadığı ortaya çıktı. Bu inceleme ve denetim sonucu bulunan kusurlar basına (17) şu başlık altında yansıdı “Facianın sebebi ortaya çıktı !”: (Kutu : 1)
Kutu :1
Bulunan eksiklikler:
1-Sistemdeki hava kapılarının güvenli olmadığı,
2-Kullanılmakta olan pervanelerin gücünün ana havalandırmadan gelen hava miktarına göre uygun olmadığı,
3-Kontrol ve Degaj sodajlarının güvenliğinin yeterli düzeyde yapılmadığı,kontrol sondajlarının sonuçları değerlendirilerek gerekli önlemlerin alınmadığı,
4- (-540) katında kullanılan elektrikli ekipmanların kablolarda ekler yapıldığı ve gazlı ortama uygun özelliklerinin uygun olmadığı,
5-Ocak içersinde metan gazı oranının %1,5’u geçmesine rağmen kesicilerin enerjiyi kesmediği,
6- (-540) katı irtibat lağımları ile su havuzlarında yapılan çalışmalarda düzenli olarak gaz ölçümlerinin yapılmadığı ve ölçüm sonuçlarının …….A.Ş. tarafından düzenli olarak kayıt altına alınmadığı,
7-Metan gazı tehlikeli düzeye çıkmasına rağmen, gerekli ve yetkili kişilere haber verilmediği, izleme merkezi ve ocak arasında seri bir düzenek oluşturulmadığı ocağın zamanında tahliye edilmediği,
8-Çalışma alanlarına yerleştirilen sensörlerin yerlerinin değiştirildiği, ayarlarının değiştirildiği ve donanımlarının amaçları dışında kullanıldığı,
9-İşyerinde çalışan yetkili kişilere yeterli sayıda gaz ölçüm cihazı verilmediği ve gerekli yerlere (çalışma alanlarına) GP 322 otomatik gaz ölçüm cihazının yerleştirilmediği,
10-(-540) katında çalışan …A.Ş. unvan alt işveren işçilerine CO veya ferdi kurtarıcı maske verilmediği,maskelerin kullanılması yönünde denetimler yapılmadığı ve çalışanların sadece belirli bir kısmına CO maske kullanma eğitimi verildiği,
11-Noterce onaylı Teknik nezaretçi rapor defteri oluşturulmadığı ve teknik
nezaretçi tarafından gerekli denetimler yapılmadığı,
12-Asıl İşveren-TTK Karadon Müessese Müdürlüğü’nün risk analizi yapılmadığı ve risk analizinin olmadığı, Alt işveren …A.Ş. nin sağıl ve güvenlik dökümanı ve acil durum planı olmadığı,
13-Olay günü kaza vardiyasında TTK Karadon müessesi kablo döşeme aracılığı ile devre dışı bırakıldığı bu durumun kafesin acil bir durumda kullanılmasını ortadan kaldırdığı,
14- Altişveren işçilerinden 23 işçinin mesleki eğitim belgesinin bulunmadığı(17), vb.
Bu saptamalar, iş kazası olmadan, yetkili maden mühendislerince yapılabilirdi. Yine bu saptamalar yetkili iş müfettişlerince yapılabilirdi. Otuz madenci yaşamını yitirmeden yapılmış olsaydı, yukarıda belirtilen eksiklikler tamamlanmadan işçilerin çalışmasına izin verilmemiş olsaydı; ne iyi olurdu. (Bu kazada İş müfettişleri işveren(ler)i yüzde yüz kusurlu bulmuşlardır. İşveren(ler) maddi ve manevi olarak bunun bedelini ödeyeceklerdir . Ama ne çare ki, giden canları kimse geri getiremeyecektir:)
Onun için iş sağlığı güvenliği denetimi çok önemlidir. Şu bir gerçek ki, genel olarak işverenler iş müfettişlerinin denetimlerinden pek hoşlanmazlar. Denetim sonucu (kendilerine maddi külfet getiren) iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksikliklerin saptandığını, bunları gidermek için para ve zaman kaybettiklerine inanırlar. Can ve mal kaybına neden olabilecek eksikliklerini (maalesef) devlet zorlaması olmadan da kolay kolay gidermezler.
İş müfettişlerinin denetimleri aslında işverene bedava yapılan bir danışmanlık, bir risk değerlendirmesidir. İşverenin eksiklik ve kusurlarının farkına varılmasını sağlar. İşyerinde daha güvenli bir çalışma ortamı oluşturulmasına, iş kazalarının azaltılmasına, işverenlerini kusur oranlarının azalmasına önemli katkıları olur.
İş müfettişlerinin işyerlerini denetimlerinin sonucunda; özellikle toplum, işveren ve işçi (aileleri ile birlikte) kazanır.
Son yıllarda iş sağlığı açısından belki de memnuniyet verici tek gelişme; 19 Ocak 2008 tarih ve 26761 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “ Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile (Madde 2,1,b); Koridorları dahil olmak üzere her türlü ., üretim, ticaret, sosyal, .. benzeri amaçlı özel hukuk kişilerine ait olan ve birden çok kişinin girebileceği … binaların kapalı alanlarında tütün ürünlerinin tüketilmesinin yasaklanmış olmasıdır.
Sonuç ve öneriler;
Ne yazık ki ülkemizde sadece yanlışlar çarpıcı sonuçlara yol açtığında, iş sağlığı ve güvenliği hatırlanır. Gerek işverenlerimiz gerekse devletin ilgili yöneticilerince müdahale edilir (Buna patolojik dönem denmektedir). Ya da (daha iyimser bir yaklaşımla) göstergelere/belirtilerek göre hareket edilir (reaktif dönem). Arzulanan üretken döneme gelmemiz için hep birlikte daha çok kat etmemiz gereken yol, yapılması gereken iş var. Öncelikle atılması gereken adımlar şöyle sıralanabilir :
1. İşyerinin kurulma aşamasında (daha işin başlangıcında , ilk seferde doğruyu yapmak için) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Güvenliği Mevzuatı ve İş Müfettişleri ile (en azından elektronik ortamda) işyerleri karşılaşmalıdır. Bu karşılaşma nitelik ve nicelik olarak arttırılmış iş müfettişlerince, olabildiğince çok kısa sürelerde gerçekleştirilebilecek şekilde mevzuat değiştirilmeli, geliştirilmelidir.
Bu koşullar sağlanarak “tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfındaki işyerlerine” “kurma izni” ve (elinin altında işçi çalıştıran işyerleri için de özellikle çok tehlikeli işler sınıfındaki işyerleri) “işletme belgesi” alma yükümlüğü “tekrar” getirilmelidir.
2. Özellikle elli’nin altında işçi çalıştıran “tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfındaki” işyerlerinin de “işyeri ortak sağlık ve güvenlik birimleri”nden hizmet alma / yararlanma yükümlülükleri olmalıdır. Bu uygulamanın iş kazasının azaltılmasında önemli katkıları olacaktır.
3. İş kanununda yapılan son değişiklikte söz edilen “diğer sağlık personeli” tanımlanması kapsamında en azından sağlık memuru ve işyeri hemşireleri anlaşılmalıdır.
4. “İş sağlığı hizmetleri çok disiplinli olması için; işyeri / ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde: işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı’na ilave olarak işyeri hemşiresi / sağlık memuru, iş güvenliği teknisyeni , iş (veya endüstri) hijyenisti, diyetisyen, iş psikologu gibi diğer iş sağlığı personeli görevlendirilmesinin yasal altyapısı oluşturulmalıdır.
5. İş Kanunun otuzuncu maddesindeki; …. “Aynı il sınırları içinde birden fazla işyeri bulunan işverenin bu kapsamda çalıştırmakla yükümlü olduğu işçi sayısı, toplam işçi sayısına göre hesaplanır”. Hükmündeki “aynı il sınırları içindeki” ibaresi kaldırılmalıdır. Bir şirketin işçi sayısı olarak Türkiye’de değişik illerde bulunan işyerlerindeki işçi sayısının toplamı kabul edilmeli, bu sayıya göre iş sağlığı ve güvenliği kurulu oluşturulmalı, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı gibi sağlık ve güvenlik personelinden hizmet alma yükümlülüğü getirilmelidir.
6. İş müfettişlerince (en geç iki yılda bir) denetilmeyen “tehlikeli” ve “çok tehlikeli” sınıfına giren işyeri kalmamalıdır.
Bütün bunları yasaların getirdiği bir yükümlülük bir görev olarak değil da, üreten-çalışan insanımıza bir borcumuz olarak görmeliyiz.
Kaynak
2- http://www.mmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=15959&tipi=2&sube=18
3- http://www.beyazgazete.com/video/2010/05/17/zonguldak-ta-patlama-kanal24.html
5 – (İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı Sözleşme – İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Resmi Gazete:tarih 13.01.2004, sayı 25345 )
6- www.bp.com/liveassets/bp…/Tyrone_Amcham_HSSE_09.ppt
7 – Sanayi, Ticaret, Tarım ve Orman İşlerinden Sayılan İşlere İlişkin Yönetmelik (Resmi Gazete: 28 Şubat 2004 Cumartesi, Sayı : 25387)
8 – İşyeri Kurma İzni ve İşletme Belgesi Alınması Hakkında Yönetmelik m.2,5 ve 6 (Resmi Gazete: 17 Aralık 2004, Cuma, Sayı: 25673) (Not. 4 aralık 2009, 27 422 s R.G. yürürlükten kaldırıldı)
9- İşletme Belgesi Hakkında Yönetmelik (Resmi Gazete:4 Aralık 2009 , Sayı : 27422)
11- İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Tehlike Sınıfları Listesi Tebliği ( Resmi Gazete: 25 Kasım 2009 Çarşamba, Sayı : 27417)
12- İş Sağlığı Ve Güvenliği Ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşme,- İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun (Resmi Gazete:13.01.2004 tarih, Sayı: 25345 )
13- İş Kanunun (m.91,81)
14- İlkyardım yönetmeliği (Resmi Gazete 18.03.2004 –sayı:25406)
15 – http://www.isggm.gov.tr/files/mevzuat/Tuzuk_Liste.doc
16 – İş Güvenliği ile Görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik (Resmi Gazete : 20.01.2004 Salı Sayı: 25352 )
17- Vatan Gazetesi (07 Temmuz 2010)