Türkiye’de ve dünyada sağlık çalışanları, sağlık hizmeti sunumu sırasında çeşitli tehlike ve risklerle karşı karşıya kalmaktadır. Kesici ve delici aletin kullanıldığı sağlık hizmeti sunumu sırasında ortaya çıkan yaralanmalar, sağlık çalışanları için neredeyse alışılagelmiş, olağan durumlardandır. Bu yaralanmalar, bazen tedavisi mümkün olmayan hastalıklara, hatta ölümlere neden olabilmektedir. Kesici ve delici aletlerin (yorgunluk ve dikkatsizlik gibi nedenlerden kaynaklı) hatalı kullanımları sonucu ortaya çıkan bu meslek hastalık ve kazaları, çalışma koşullarının ve ortamlarının iyileştirilmesi ile önlenebilir.
Sağlık çalışanlarının sağlık hizmeti sunumu sırasında karşılaştıkları riskler, yalnızca kesici ve delici alet yaralanmaları değildir. Diğer araç ve gereçler de çeşitli hastalık ve kazalara yol açabilmektedir.
Sağlık çalışanlarının kullandıkları araç ve gereçlerden kaynaklananların dışında da riskler ile karşılaşmaktadırlar. İnsanlar, daha doğrusu insanların düşünmeden yaptığı davranışları, sağlık çalışanlarının hizmet sunumu sırasında karşılaştıkları en önemli riskleri oluşturmaktadır. Hasta ve özellikle hasta yakınlarının şiddet içeren davranışları, sağlık hizmeti sunumunun gerçekleştiği ortamların, gün geçtikçe daha tehlikeli olmasına ve sağlık çalışanlarının çalışma dışı yaşamlarına da yansıyan çeşitli sorunlar ile karşı karşıya kalmalarına yol açmaktadır.
Sağlık çalışanlarına yönelik fiziksel saldırı haberleri, televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında sıkça yer bulmaktadır. Şiddet eylemlerinin basın-yayın organlarında yer bulması, olaylar, ancak aşırı şiddet içeren, magazinsel habere dönüştürülebilecek toplumsal içerikli bir boyuta ulaşması ile mümkün olabilmektedir. Memleketin gerçek (ruh) durumunu gösteren toplumsal içerik taşımalarına karşın olaylar, sıradanlaştırılarak “adi zabıta vak’ası” edası ile sunulmaktadır. Nedenleri ve yol açtığı sarsıntılar, genellikle yayın politikaları nedeniyle sorgulanmamaktadır.
Bu çalışmanın temel amacı, sağlık çalışanlarına yönelik varolan ve sayısı gün geçtikçe artan şiddet olaylarının nedenini, işyerinde şiddet bakış açısıyla, bu alanda yapılmış çalışmalar çerçevesinde sorgulayarak nedenlerini ortaya dökmeyi amaçlamaktadır. İnsanların (geleneksel olarak) güvenli bulduğu, geçici süreli olsa da korundukları ve tedavi edildikleri hastanelerde ortaya çıkan şiddet olayları yalnızca mağdurlarını etkilememektedir. Sağlık sektörü ve toplum gittikçe artan olumsuz etkiler ve maliyetlerin de üstesinden gelmek durumunda kalmaktadır.
Sorgulamaya geçmeden önce sağlık çalışanlarının karşı karşıya kaldığı şiddet biçimlerine şiddet olgusunu da tanımlayarak bir göz atmakta yarar var.
Ülkemizde şiddet, kadınlara yönelik şiddette olduğu gibi, genellikle basın-yayın organlarının ele alış biçimiyle değerlendirilmektedir: Saldırgan davranışlar sonucu ortaya çıkan ve çeşitli yaralanmalara yol açan fiziksel eylemler şiddet olarak nitelendirilmektedir. Bir kimsenin vücut bütünlüğüne yönelik saldırgan eylemleri şiddet olarak değerlendirme eğilimi yaygındır. Şiddet, bir TV sunucusunun “Acı var mı efendim?” sorusu çerçevesinde, eğer yanıt evet ise ortaya çıkmaktadır: Şiddete uğrayanın maddi (bedensel) olarak canı yanmalıdır.
Küreselleşen dünyamızda hayatın bir gerçeği olarak neredeyse kaçınılmaz derecede yaygın olmasına karşın şiddet, son derece karmaşık bir olgudur da. Hangi davranışların şiddet oluşturduğu kültürel değerler ve toplumsal kurallar çerçevesinde belirlenmektedir. Bu noktada, Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık kavramını odağa alarak yapmış olduğu şiddet tanımlaması yol gösterici olacaktır. Kişinin, “kendine, ya da bir başkasına, bir grup ya da topluluğa yönelik yaralama, ölüm, psikolojik (ruhsal) zedelenme, gelişim bozukluğu ya da yoksunluğuna yol açabilecek fiziksel güç kullanımı ya da tehdit amaçlı” eylemlerin içerisinde bulunması “şiddet” olarak tanımlanmaktadır. Avrupa Komisyonunun işle bağlantılı şiddet tanımı, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin toplumsal öneminin kavranmasında gereklidir. Avrupa Komisyonu, çalışanların (personelin) işinden kaynaklanan nedenlerden kendi güvenliğine, mutluluğuna (well-being) ya da sağlığına yönelik açık ya da örtülü istismar, tehdit ya da saldırı şeklinde gerçekleşen meydan okuma olaylarını “işyerinde şiddet” olarak tanımlamaktadır. Görüldüğü gibi bu tanımlama, fiziksel ve psikolojik tüm şiddet çeşitlerini ve çalışma arkadaşlarını da içeren geniş kapsamlıdır.
İşyerinde şiddete yönelik yapılmış olan çalışmalardan elde edilen bulgular, sağlık hizmeti sunanların diğer sektörlerde çalışanlara göre daha fazla ve sıklıkta şiddet eylem(ler)i ile karşılaştığını göstermektedir. Bununla birlikte, sağlık sektöründe çalışanlara yönelik şiddet olaylarının tamamı ya yukarıdaki şiddet tanımına uygun olarak algılanmadığından ya da bildirilmediği için kayda alınmadığından istatistiklere tam olarak yansımamaktadır. Yaralanmalara yol açan fiziksel güç kullanımları genellikle şiddet olarak algılanmakta ve bildirilmektedir. Hastalar ve hasta yakınlarının sağlık çalışanlarına yönelik uyguladığı sözel ve fiziksel şiddet olaylarının, genellikle bildirilen olgularla sınırlı olduğu düşünüldüğünde sağlık çalışanlarının şiddet karşısında içinde bulundukları durumun güçlüğü ve açmazları daha kolay anlaşılabilir.
Sağlık çalışanlarının kendilerine yönelen tüm şiddet eylemlerini bildirmeme nedenleri arasında yönetimlerin bu konuya gerekli hassasiyeti göstereceklerine inanmamaları ve kendilerini olayların başlatıcısı ve “sorun yaratıcı” olarak yaftalayarak suçlayacaklarını düşünmeleri gelmektedir. Kendilerine yönelik şiddet eylemlerini bildiren hemşireler, “Böylesi bir sorunu ortaya çıkartacak ne yaptın?” ya da “Bir daha böyle bir sorunun ortaya çıkmaması için ne yapmalısın?” gibi, daha çok “müşteri memnuniyetini” ilgilendiren ve kendilerini suçlayan sorular ile karşılaşmaktadırlar. Çalışanlarına güvenli bir işyeri sağlamayı kendilerine bir görev olarak görmeleri gereken işverenler arasında, saldırıları, hemşirelik mesleğinin bir parçası olarak değerlendirenler de bulunmaktadır. Eğer saldırılar, “önemli boyutlara ulaşmış mesleğe bağlı sağlık sorunu” olarak, mesleğin bir parçası şeklinde değerlendirilebilirse, sorunun çözümünde önemli ve farklı bir bakış açısı elde edilebilir. Görünür ve açık fiziksel yaralanmalar olmadıkça şiddet eylemleri genellikle bildirilmemektedir.
Sağlık çalışanları arasında bazı grupların şiddetle karşılaşma olasılıkları daha yüksektir. Hemşireler, pratisyen hekimler ve psikiyatri kliniklerinde çalışanlar; acil servislerde ve 112 acil servislerinde çalışanlar, acil müdahale gerektiren vakaların yol açtığı gerilimler ve çalışılan hastanenin ve genellikle o birimlerin “çömezi” olmaları nedeniyle daha sık şiddet mağduru olmaktadırlar.
Son yıllarda sağlık sektöründe kapsamlı bir şekilde yeniden yapılandırmalar, özelleştirmeler, yetkilerin dağıtılması ve görüntüde ussallaştırma (rasyonalizasyon) amaçlı Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu güdümlü politikalar gerçekleştirilmiştir. Uygulanan bu politikalar, tüm sektörlerde olduğu gibi sağlık çalışanlarının da istihdam koşullarını ve çalışma ortamının niteliğini kötüleştirmiş ve iş yüklerini arttırmıştır. Yoğun çalışma süreleri sağlık çalışanlarının enerjilerini tüketmekte, stresli ve gergin olmalarına yol açmaktadır. İnsanlarla duygudaşlık (empati) kurabilme becerileri ve hoşgörülü davranabilme yetileri yitmektedir. Bu durum, sağlık çalışanlarının saldırgan davranışları gerçekleştireceklere yönelik, önleme noktasında sergileyebilecekleri sözel ve bedensel iletişim becerilerinin kaybolmasını da beraberinde getirmektedir.
Yapılan çalışmalarda ve basına yansıyan olaylara bakıldığında genç, fiziksel yapısı zayıf ve genellikle kadın sağlık çalışanları şiddet uygulanma riski yüksek olan gruplardır.
Sağlık sektöründe çalışanlara yönelik şiddetin ortaya çıkmasında nelerin etkili olduğu, kimlerin şiddete karıştığının bilinmesi sorunun çözümünde atılacak adımların belirlenmesinde önemli bir dönemeçtir. Yapılan çalışmalarda, akıl sağlığı yerinde olmayanların, alkol ve madde bağımlılarının, hastalarının şartlarından memnun olmayan aile üyelerinin ve 30 yaş altı olanların saldırı suçunu işleme eğilimlerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Hastanenin genel politikalarına yönelik kızgınlık, hastanın durumu ve şartlarına yönelik kızgınlık, uzun bekleme saatleri ve genel olarak sağlık sistemindeki aksaklıklar aile üyelerinin memnuniyetsizlik nedenleri arasında sayılmaktadır. Sevdiği bir yakınının ya da çocuğunun canının yanması ya da hasta olması nedeniyle, kendilerini onlara yardım etme noktasında güçsüz ve çaresiz hisseden aile üyelerinin, korku, kaygı ve gerilim nedeniyle suçlayacak birilerini araması da sağlık çalışanlarını saldırgan davranışların hedefi durumuna getirebilmektedir.
Sağlık çalışanlarının üretkenliğinde düşüş ve ruhsal durumlarında ortaya çıkan çöküntü ve yaşam kalitelerinin gördüğü hasar, sağlık işyerlerindeki şiddet olaylarının sonuçları arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Saldırıya uğrayanların ve saldırıya şahit olanların sunduğu hasta bakım hizmetlerinin niteliği gerilemektedir. Fiziksel yaralanma ve özürler şiddetin gözle görülen, somut etkileridir. Bunların yanı sıra uyku bozuklukları, güven kaybı, işe yoğunlaşamama nedeniyle düşük iş performans ve tatminleri, ruhsal çöküntü, kronikleşen ağrılar, kâbuslar, olay(lar)ın sürekli olarak hatırlanması, yalnızlık ve çaresizlik hissi, şiddet mağdurlarının belirttiği diğer bireysel sorunlardır. Fiziksel yaralanmalar zamanla tedavi edilseler de, yeniden saldırı ile karşılaşma korkusu, çaresizlik duygusu, aşırı hassasiyet gibi psikolojik ve duygusal yaralanmaların izi kolayca silinememektedir. Hastalardan korkma ve iş doyumunun azalması da şiddete uğrayanların içinde bulunduğu olumsuz durumlardır.
Türkiye’de sağlık çalışanlarına yönelik, hasta ve hasta yakınları tarafından uygulanan şiddet olayları dünyadakiler ile benzerlik göstermektedir. Ancak bazı noktalarda farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Mülki amirlerin “emirlerini yerine getirmedi” diye doktor ve hemşire dövmesi neredeyse olağan bir durumdur. Bununla birlikte, özellikle tüm sağlık sektörüne, bazen ise sağlık sektöründe hedefte olan birimlere yönelik, hükümet ya da bakanlar tarafından, bu birimler ve bu birimlerdeki sağlık çalışanlarının halka hedef gösterilmesi yoluyla psikolojik bir şiddet uygulanmaktadır. Bu birimlerin, sağlık sektörünün içinde bulunduğu tüm sorunlardan sorumlu tutulur tarzda hedef gösterilmeleri, tüm sağlık çalışanlarının hedef tahtasına konulmasına ve yukarıda açıklamaya çalıştığımız biçimdeki şiddet olayları ile karşı karşıya kalmalarına yol açmaktadır.
Görüldüğü gibi sağlık çalışanlarına yönelik gerçekleşen işyerindeki şiddet olaylarının önemli insani maliyetleri ortaya çıkmaktadır.
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet eylemleri nasıl engellenir ve ortadan kaldırılabilir?
Şiddetin ve özellikle sağlık çalışanlarına yönelen şiddetin düzensiz, kendi başına ve bireylere yönelik bir sorun olmadığı bilincine varılmalıdır.
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet eylemlerinin köklerinin çok daha geniş bir tabana yayıldığı görülmelidir.
Ortaya çıkmasında sosyal, ekonomik, örgütsel, sosyolojik, psikolojik ve kültürel etmenlerinin de bulunduğu yapısal ve toplumsal bir sorun olduğu bilinmelidir.
Sağlık çalışanlarına yönelen şiddetin nedenlerini ve çözüm yollarını genel şiddet olgusundan ayrı ele almak pek mümkün değildir. Bununla birlikte, sağlık çalışanlarına yönelen şiddetin nedenleri arasında sağlık sektöründe küreselleşme sürecinde yaşanan dönüşümlerinde etkisi yoğun olarak hissedilmektedir: Küresel ekonomik gelişmelerin piyasa ekonomisinin alanını genişletirken kamu ekonomisinin alanını daraltmıştır.
Sağlık hizmetleri sunumunda da piyasa yönlü değişim ve dönüşümler yaşanmaktadır. Piyasa yönlü değişim, rekabet, verimlilik, toplam kalite ve esneklik gibi işletme değerlerinin sağlık hizmetleri sunulan alanlarda da yaşam alanı bulmasına yol açmıştır.
Piyasa yönlü değişim, aynı zamanda, koruyucu hizmetleri (birinci basamak sağlık hizmetlerini) de dışlamaktadır. Gerek gördüğünde hastaları bir üst basamağa sevk eden “birinci basamak hizmetlerinin” en temel birimi olan “sağlık ocakları” kaldırılarak müşteri memnuniyetine dayalı farklı bir özelleştirme/ticarileşme modeli olan “aile hekimliği” yerleştirilmesi süreci devam etmektedir.
Sağlık hizmetlerin sunumunda koruyucu hizmetlerin etkinliğinin azaltılması, diğer birimler üzerindeki yükün artmasına yol açarak çalışma yaşamını, bir çalışma ortamı olan hastaneyi, hastane sağlık çalışanlarını ve dolayısıyla hastaları doğrudan olumsuz etkilemektedir. Sağlık ocaklarının etkin çalıştığı bir sağlık sisteminde, hastalar gerek görüldüğünde bir üst basamağa sevk edilir. Dolayısıyla diğer birimlerin üzerine gereğinden fazla yük bindirilmemiş olurdu.
Aşırı yük altında çalışan sağlık çalışanları, hasta ve hasta yakınlarına yeterince bilgi verememekte; yürüttükleri hizmetlerin niteliği düşmektedir. Tedaviden duyulan memnuniyetsizlik ve ihmal edilme düşüncesi en önemli şiddet nedenlerinden olduğu belirtilmişti. Hasta bakım hizmetlerinin örgütlenmesindeki çağdaş görüşe göre evde, ayakta, hastanede ve tıp merkezlerinde uygulanması gereken tedavi bütünsellik içinde örgütlenmeli ve hastaların tedavisi mümkün olduğu ölçüde evde ve ayakta gerçekleştirilmelidir.
Ülkede ticarileşme yönünde uygulanan sağlık politikaları, hastaları müşteriye indirgemekte ve sağlık hizmetlerinin sunumunda eşitsizlik ve dengesizliğe yol açmaktadır. Bu dengesizlik kişiye yönelik tıbbı bakım hizmetlerinin sürdürülmesi ile giderilemez, ancak sosyalleştirilmiş sağlık hizmetleri uygulaması ile giderilebilir.
Yararlanılan Kaynaklar
Annagür, Bilge (2010) “Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet: Risk Faktörleri, Etkileri, Değerlendirilmesi ve Önlenmesi”, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 2 (2), 161–173
Beech, Bernard & Leather, Phil (2006) “Workplace Violence in the Health Care Sector: A Review of Staff Training and Integration of Training Evaluation Models”, Aggression and Violent Behavior, 11, 27–43
Brewer, Sheelagh (1999) “The Cost of Violence to Healthcare Workes”, Journal of Research in Nursing, Vol.4 No:2 116–118
CCOHS (Canadian Centre for Occuational Health and Safety) (2011) “Stop Sticks to Stop Sharp Injuries”, Health & Safety Report, V.9, Issue.8
Di Martino, Vittorio (2003) Relationship Between Work Stres and Workplace Violence in the Heath Sector, ILO/ICN/WHO/PSI, Geneva
OSHA, (1998) “Guidelines for Preventing Workplace Violence for Health Care and Social Service Workers”, http://www.osha.gov/Publications/osha3148.pdf
RNAO (2008) “Violence Against Nurses: ‘Zero Tolerance’ For Violence Against Nurses and Nursing Students”, http://www.rnao.org/Storage/45/4013_Violence_in_the_Workplace_Against_Nurses_and_Nursing_Students.pdf
Stokowski, Laura A. (2010) “Violence: Not in My Job Description: What Can Nurses Do?”,Nursing Perspectives, http://www.medscape.com/viewarticle/727144